çoğu

listen to the pronunciation of çoğu
التركية - الإنجليزية
most of

In the United States, 20 million new jobs have been created during the past two decades, most of them in the service sector. - Amerika Birleşik Devletlerinde, geçtiğimiz yirmi yıl boyunca 20 milyon yeni iş yaratılmıştır, onların çoğu hizmet sektöründedir.

He spent most of the time at his summer home. - O, zamanın çoğunu yazlık evinde geçirdi.

mostly, usually
mainly

Pollutants like this derive mainly from the combustion of fuel in car engines. - Böyle kirleticiler çoğunlukla otomobil motorlarındaki yakıt tüketiminden kaynaklanmaktadır.

His failure was mainly due to carelessness. - Onun başarısızlığı çoğunlukla dikkatsizliği yüzündendi.

most, most of
most

Most parents see their own children as the best in the world. - Çoğu ebeveyn, kendi çocuklarını, dünyada en iyi olarak görüyor.

Most children hate school. - Çoğu çocuk okuldan nefret eder.

the best part of
more than

Humility often gains more than pride. - Alçak gönüllülük çoğunlukla kibirden daha çok yükseltir.

People often tell me more than I want to know. - İnsanlar çoğunlukla bana bilmek istediğimden daha fazlasını söylüyor.

most, most of; mostly, usually
often

Humility often gains more than pride. - Alçak gönüllülük çoğunlukla kibirden daha çok yükseltir.

The rich are often misers. - Zenginler çoğu kez pintidirler.

predominantly
many

The coach called off the game because many of the players were down with the flu. - Oyuncuların çoğu grip yüzünden keyifsiz oldukları için koç oyunu iptal etti.

Before meeting him, Pizzaro hid many of his men and guns near the town. - Onunla karşılaşmadan önce, Pizzaro adamlarının ve silahlarının çoğunu kasaba yakınında sakladı.

mostly

They were mostly women. - Onlar çoğunlukla kadındı.

Success depends mostly on effort. - Başarı çoğunlukla çabaya bağlıdır.

many of them
most#beautiful
çoğu kez/zaman
usually
çoğu gitti, azı kaldı
Most of it is over, the end is near
çoğu kez
dozen of times
çoğu kez
many times
çoğu kez
mostly, mostly
çoğu zaman
usually, mostly, more often than not
çoğu zaman
heaps of times
çoğu kez
frequently
çoğu kez
often

I've often seen him bullied. - Çoğu kez onun zorbalık yaptığını gördüm.

Tom and his friends often play cards until after midnight. - Tom ve arkadaşları, çoğu kez gece yarısına kadar kart oyunu oynar.

çoğu zaman
many

Many of the ancestral rites of this tribe have been lost over time. - Bu kabilenin atasal ayinlerinin çoğu zamanla kaybedilmiştir.

çoğu kez
oftentimes
çoğu kez
many a time
çoğu kez
most often
çoğu zaman
mostly
çoğu kez
mostly
çoğu zaman
more often than not
Azı çalan çoğu da çalar
(Atasözü) He who will steal the eggs, will steal the hen
azı karar çoğu zarar
(Atasözü) Too much of a good thing can be bad for you
bir çoğu
Many
Çoğu zaman
most of the time
çoğu kez
oft

Tom and his friends often play cards until after midnight. - Tom ve arkadaşları, çoğu kez gece yarısına kadar kart oyunu oynar.

The rich are often misers. - Zenginler çoğu kez pintidirler.

çoğu kez
ofttimes
التركية - التركية
Çok kimse
Bir şeyin büyük bölümü
Çoğu zaman, çok defa
Afyonkarahisar ilinde bir yayla
Bir şeyin büyük bölümü: "Biz o zaman okuduğumuz mısraların çoğunu ezber bilirdik."- A. Ş. Hisar. Çok kimse: "Arkadaşlarımın çoğu gibi mektebe lalalarla, uşaklarla gitmedim."- A. H. Tanpınar
çoğu kez
Birçok kere, defalarca