çelişmek

listen to the pronunciation of çelişmek
التركية - الإنجليزية
contradict
contrast
conflict
be in contradiction with
to be in contradiction (with); to be mutually contradictory
to contradict, to contrast
belie
conflict with
contrast with
disagree
çelişme
conflicting
çelişme
discrepancy
çeliş
conflict with

His opinion is in conflict with mine. - Onun fikri benimkiyle çelişiyor.

çeliş
contradict

No one dares to contradict his employer for fear of being fired. - Kovulma korkusundan kimse işvereni ile çelişmeye cüret edemez.

Tom and Mary contradict each other all the time. - Tom ve Mary her zaman birbirleriyle çelişiyor.

çeliş
{f} conflicting

I have conflicting feelings about my childhood. - Benim çocukluğum hakkında çelişkili duygularım var.

We have conflicting opinions on the matter. - Konuyla ilgili çelişkili görüşlerimiz var.

çeliş
{f} conflict

I have conflicting feelings about my childhood. - Benim çocukluğum hakkında çelişkili duygularım var.

His opinion is in conflict with mine. - Onun fikri benimkiyle çelişiyor.

çelişme
{i} conflict
çelişme
contradiction
التركية - التركية
Birbirini tutmamak, birbirlerine ters düşmek, mütenakız olmak
Düşünce ve davranış birbirini tutmamak, birbirlerine ters düşmek, mütenakız olmak
çelişme
Önerme, yargı, kavram ve terimlerin birbirini tutmama durumu
çelişme
Birbirine ters olma, birbirini tutmama: "Fikirlerindeki çelişmeyi belirtip adamı kıskıvrak bir kapana sıkıştırır."- H. Taner. Önerme, yargı, kavram ve terimlerin birbirini tutmama durumu
çelişme
Birbirine ters olma, birbirini tutmama