The garden is bare and brown.
 - Bahçe çıplak ve kahverengi.
I love walking barefoot on the grass.
 - Çimlerin üzerinde çıplak ayakla dolaşmayı severim.
Tom's mother chased Tom as he ran naked around the lobby.
 - Tom'un annesi Tom'u holde çıplak gezdiği için kovaladı.
Craft must have clothes, but truth loves to go naked.
 - El sanatının giysisi olmalı, ama gerçek çıplak gitmeyi seviyor.
Some parents complained about the nude pictures in their children's textbooks.
 - Bazı anne-babalar, çocuklarının ders kitaplarındaki çıplak resimler hakkında şikâyette bulundu.
Tom doesn't wear pajamas. He sleeps in the nude.
 - Tom pijama giymez. O çıplak uyur.
They were undressed when I came in.
 - Ben içeri girdiğimde onlar çıplaktılar.
Many Belarusians came to work naked after their president asked them to get undressed and work.
 - Birçok Beyaz Rusyalı onların başkanları onların soyunmalarını ve çalışmalarını istedikten sonra işe çıplak geldi.
Tom and Mary went to a nudist club.
 - Tom ve Mary bir çıplaklar kulübüne gittiler.