He recounted the accident to me as if he had seen it with his own eyes.
 - O bana kazayı kendi gözleriyle görmüş gibi anlattı.
Here he began to recount his misfortune in detail.
 - Burada o, talihsizliğini ayrıntılı olarak anlatmaya başladı.
Tom isn't good at telling jokes.
 - Tom fıkraları anlatmada iyi değildir.
You are telling it second hand, aren't you?
 - Onu dolaylı olarak anlatıyorsun, değil mi?
Kemal Tahir narrates the occupation days of Istanbul in 1920s in his book named The People Of The Slave City.
 - Kemal Tahir Esir Şehrin İnsanları isimli kitabında İstanbul'un 1920'li yıllardaki işgal günlerini anlatır.
The documentary was narrated by Morgan Freeman.
 - Belgesel Morgan Freeman tarafından anlatıldı.