O şarkının melodisini hatırlayamıyorum.
- I can't remember the melody of that song.
Bu melodi birçok Japona tanıdıktır.
- This melody is familiar to many Japanese.
O, klarnetini ayarlattı.
- He had his clarinet tuned.
Tom gitarını ayarladı.
- Tom tuned his guitar.
Tom piyanoda birkaç melodi çaldı.
- Tom played a few tunes on the piano.
Tom'un bütün istediği Mary'nin ukelede bir çift melodi çalmasıydı.
- All Tom wanted was for Mary to play a couple of tunes on her ukulele.
Bir piyanonun nasıl ayarlanacağını biliyor musun?
- Do you know how to tune a piano?
Tom piyanosunu ayarlattı.
- Tom had his piano tuned.
Tom piyanoları akort etmeyi öğrenmek için okula gitti.
- Tom went to school to learn how to tune pianos.
Bu piyano muhtemelen yıllardır akort edilmemiş.
- This piano has probably not been tuned for years.
... But I write every lyric, every Melody, I'm in there with the ...