a-substitute teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı
- substitute
- {f} yerine geçirmek
- substitute
- yerine geçmek
- substitute
- {i} yedek oyuncu
Sizin yedek oyuncunuz zaten seçildi.
- Your substitute has already been picked out.
- substitute
- {i} yerine geçen kimse
- substitute
- yedek
Belki bir yedek bulabiliriz.
- Perhaps we could find a substitute.
Sizin yedek oyuncunuz zaten seçildi.
- Your substitute has already been picked out.
- substitute
- {i} 1. (geçici bir süre için) başkasının yerine geçen/konuşan kimse; başkasının görevini yapan kimse; başkasına vekâlet eden kimse, vekil
- sub
- alt-
- substitute
- (Bilgisayar) yerinekoy
- substitute for
- (Fiili Deyim ) -ın yerini almak , -ın yerine geçmek
- sub
- (Bilgisayar) aşağıda
Aşağıdaki linkten, filmleri İngilizce altyazılı olarak izleyebilirsiniz.
- You can watch movies with English subtitles using this link.
Aşağıdaki sözcüklere adıl denir ve cümlede özne olarak kullanılırlar. Onlar bir kişi veya nesne sunarlar.
- The following words are called pronouns and are used as the subject of a sentence. They represent a person or a thing.
- substitute
- dublör
- substitute
- ornatmak
- substitute
- başkasının görevini yapan
- substitute
- yerine çalıştırmak
- substitute
- yedek öğretmen
O sınıf, okulun ilk haftası için bir yedek öğretmene sahipti.
- That class had a substitute teacher for the first week of school.
Bir yedek öğretmen olarak iş buldum.
- I've taken a job as a substitute teacher.
- substitute
- (Kanun) birinin yerine geçmek
- substitute
- (Ticaret) mümessil
- substitute
- ikame etmek
- substitute
- ihtiyat
- substitute font
- (Bilgisayar) yedek yazı tipi
- substitute formation
- (Pisikoloji, Ruhbilim) ikame oluşumu
- substitute good
- (Ticaret) ikame malı
- substitute member
- (Ticaret) yedek üye
- substitute somebody
- yerine geçmek
- substitute valence
- (Pisikoloji, Ruhbilim) ikame değerlik
- sub
- denizaltı
Bir denizaltı, su yüzünde ve su altında yolculuk edebilir.
- A submarine can travel over and under the water.
Denizaltı sonunda yüzeye çıktı.
- The submarine finally came to the surface.
- sub
- alt
Bir avukatın zor bir durumda küçük konularda bile her taşın altına bakması ve aynı konuda sonuca ulaşmak için ısrarla belirtmesi önemlidir.
- It is important that a lawyer should leave no stone unturned even on minor points and harp on the same subject to achieve a break through in an impasse.
Tom İngilizce filmler izlerken İngilizce altyazıları okumayı sever.
- Tom likes to read English subtitles while watching movies in English.
- substitute
- temsilci
- substitute
- yerine koymak/kullanmak
- substitute
- vekalet etmek
- substitute
- vekil
Ben vekil öğretmeni sevmiyorum.
- I don't like the substitute teacher.
Vekil öğretmen buraya gelene kadar sessizce bekleyin.
- Wait quietly until the substitute teacher gets here.
- substitute
- {f} yerine koy
Bu yerine koymak için bulmak istediğim bir kelime.
- It's a word I'd like to find a substitute for.
- substitute for
- yerini al
- substitute material
- yedek malzeme
- as a substitute
- yerine
- sub
- okyanus veya deniz tabanının altındaki jeolojik katmanları ifade eder
- substitute
- (isim) başka bir şeyin yerine kullanılan veya kullanılabilen şey
- substitute
- (fiil) for -i (başka bir şeyin) yerine kullanmak
- substitute
- (isim) (geçici bir süre için) başkasının yerine geçen/konuşan kimse; başkasının görevini yapan kimse; başkasına vekâlet eden kimse, vekil; başkasının yerine geçirilen kimse
- substitute
- (fiil) for (geçici bir süre için) (başkasının) yerine çalışmak; (başkasına) vekâlet etmek; -i (başkasının) yerine çalıştırmak; -i (başkasına) vekâlet ettirmek; -i (başkasının) yerine geçirmek
- substitute
- (fiil) spor for (yedek oyuncuyu) (başka bir oyuncunun) yerine oynatmak
- substitute
- (isim) yedek oyuncu
- substitute
- (sıfat) başka bir şeyin yerine kullanılan veya kullanılabilen
- substitute
- (isim) yedek öğretmen
- substitute
- (sıfat) (geçici bir süre için) başkasının yerine geçen/çalışan, başkasının görevini yapan; başkasına vekâlet eden; başkasının yerine geçirilmiş
- substitute power of attorney
- vekâletname
- emergency substitute
- (Askeri) ACİL İKAME MADDESİ: Bir başka madde yerine, ancak olağanüstü durumlarda ve bu maddeyi kullanan milletin teknik bakımdan yetkili personelin tavsiyesiyle ve belirttiği sınırlar dahilinde kullanılabilecek bir madde. Ayrıca bakınız: "acceptable product", "standardized product"
- honey substitute
- (Arılık) bal ikamesi
- map substitute
- (Askeri) HARİTA MUADİLİ: Bir harita için lüzumlu ve sıhhatli esaslar temin edilmediği zaman, harita yerine kullanılmak üzere acele hazırlanmış, geniş sahaları kaplayan hava fotoğrafları, foto harita, mozaik ve geçici haritalar
- non aspirin substitute
- aspirinsiz ürün
- pollen substitute
- (Arılık) polen ikame yemi
- sub
- ters [mat.]
- sub
- bazik
- sub
- {e} içinde
Kültürler içinde alt kültürler vardır.
- There are subcultures within cultures.
Yeni metro 20 dakika içinde okula gitmemi sağlamaktadır.
- The new subway enables me to get to school in 20 minutes.
- sub
- bazlı
- sub
- {e} altına
Felsefe taşı baz metalleri altına dönüştürebilen efsanevi bir maddeydi.
- The philosopher's stone was a legendary substance capable of turning base metals into gold.
Bir avukatın zor bir durumda küçük konularda bile her taşın altına bakması ve aynı konuda sonuca ulaşmak için ısrarla belirtmesi önemlidir.
- It is important that a lawyer should leave no stone unturned even on minor points and harp on the same subject to achieve a break through in an impasse.
- sub
- {f} yerini doldurmak
- sub
- {e} içine
Denizaltı suyun içine daldı.
- The submarine submerged in the water.
- sub
- (Tıp) Alt, altında (bulunan)
- sub
- submarine subordinate
- sub
- i., k.dili. sub- önekiyle başlayan bazı sözcüklerin kısası: subaltern, submarine, subordinate, subscription, substitute
- sub
- evrik
- sub
- alt/avans
- sub
- yardımcı
- sub
- substitute gibi
- sub
- pref. alt
- substitute
- {f} yerini almak
- substitute
- {i} başka sözcüğün yerine geçen sözcük
- substitute
- (Tıp) Bir şeyin yerine konan başka bir şey, diğeri yerine kullanılan madde (ilaç, v.s.)
- substitute
- (Askeri) İKAME ETMEK, YERİNE KOYMAK
- substitute
- (geçici bir süre için) başkasının yerine geçen/konuşan kimse; başkasının görevini yapan kimse; başkasına vekâlet eden kimse, vekil
- substitute
- bedel olarak koymak
- substitute
- yerini al/yerine koy
- substitute
- (isim) vekil, temsilci, yerine geçen kimse, yedek oyuncu, bedel, başka sözcüğün yerine geçen sözcük
- substitute
- yedek, yerine koymak Yerine
- substitute
- yedek/vekil
- substitute
- yardımcı
- substitute
- {f} yerine kullanmak
- substitute
- (Tıp) Bir şeyin yerine başka bir şey koymak
- substitute (goods)
- (Sosyoloji, Toplumbilim) ikame (mallar)
- substitute goods
- (Ticaret) ikame malları
- substitute goods
- (Ticaret) ikame mal
- substitute goods
- (Ticaret) ikame mallan
- substitute item
- (Askeri) İKAME MADDE: Aynı mahiyet ve nitelikteki bir standart madde yerine dağıtım yetkisi verilmiş bir madde
- substitute item
- (Askeri) ikame madde
- substitute natural gas
- yardımcı doğal gaz
- substitute player
- yedek oyuncu
- substitute standard
- (Askeri) YARI STANDART: Bir standart tip kadar tatminkar olmayan fakat, yerini faydalı bir şekilde doldurabilecek durumda olan; dolayısıyla, standart bir tipin ikmalini desteklemek üzere tedarik edilebilen tipte maddeyi ifade eder
- substitute standard
- (Askeri) yarı standart ikmal maddesi
- substitute teacher
- vekil öğretmen
- substitute transport type vehicle
- (Askeri) YEDEK NAKLİYE ARACI: Bir askeri nakliye aracının sahip olduğu tüm özelliklere sahip olması gerekmeyen, ancak bazı sınırlamalarla aynı görevleri yapabilmek üzere tasarlanmış tekerlekli araç. Bunlar sivil tasarımlara bazı özelliklerin eklenmesi veya askeri tasarımların bazı özelliklerin çıkarılmasıyla geliştirilmiştir. Ayrıca bakınız: "vehicle"