Bu geniş ölçüde benimsenmedi.
- It hasn't been widely adopted.
Çay geniş ölçüde Hindistan'da yetiştirilir.
- Tea is widely grown in India.
Bir alıcı piyasası malların bol olduğu, alıcıların çok çeşitli seçimlere sahip olduğu, ve fiyatların düşük olduğu bir piyasadır.
- A buyers' market is a market in which goods are plentiful, buyers have a wide range of choices, and prices are low.
Orijinal qipao geniş ve boldu.
- The original qipao was wide and loose.
Columbus Amerika'yı keşfettiği zaman, bizon ( Amerikan mandası ) geniş bir alanda yaşıyordu.
- When Columbus discovered America, bison (American buffalo) inhabited a wide-ranging area.
New York'un caddeleri çok geniştir.
- The streets of New York are very wide.
It has been the most widely-used method of nanotube synthesis.
Geçmiş, şimdi ve gelecek arasındaki ayrım sadece çok yaygın yanılsamadan başka bir şey değildir.
- Difference between the past, present, and future is nothing but an extremely widespread illusion.
Depremden sonra yaygın bir panik vardı.
- There was widespread panic after the earthquake.
İki öğrenci arasında fikirlerde büyük bir uçurum vardır.
- There is a wide gap in the opinions between the two students.
Oturma odamda geniş pencereler var.
- My living room has wide windows.
Columbus Amerika'yı keşfettiği zaman, bizon ( Amerikan mandası ) geniş bir alanda yaşıyordu.
- When Columbus discovered America, bison (American buffalo) inhabited a wide-ranging area.
Pencere tamamen açıktı.
- The window was wide open.
Gözlerinizi ardına kadar açık tutun.
- Keep your eyes wide open!
Gözlerinizi ardına kadar açık tutun.
- Keep your eyes wide open!
Fadıl kapıyı ardına kadar açık buldu.
- Fadil found the door wide open.
Fadıl kapıyı ardına kadar açık buldu.
- Fadil found the door wide open.
Gözlerinizi ardına kadar açık tutun.
- Keep your eyes wide open!
Benim hobilerim sadece geniş kapsamlı değil fakat aynı zamanda faydalı da.
- My hobbies are not only wide-ranging but also useful.
Deprem geniş çaplı hasara yol açtı.
- The earthquake caused widespread damage.
Saat sabahın üçü fakat ben tamamen uyanığım ve çabalasamda uyuyamadım.
- It's already 3 a.m., but I'm wide awake and couldn't fall asleep if I tried.
Pencere tamamen açıktı.
- The window was wide open.
Sizin tahmin hedeften uzak.
- You're wide of the mark.
In 1866 Colonel J. F. Meline noted that the rebozo had almost disappeared in Santa Fe and that hoop skirts, on sale in the stores, were being widely used.
The inquiry had a wide remit.
He was wide awake.
The arrow fell wide of the mark.
He travelled far and wide.
... were prosperity is widely shared ...
... which has been widely reported, mobile growth rate ...