He was a descendant of Julius Caesar.
- O, Julius Caesar'ın torunu.
We want to leave our descendants a clean and green earth.
- Torunlarımıza temiz ve yeşil bir dünya bırakmak istiyoruz.
The old man is always accompanied by his grandson.
- Yaşlı adama her zaman torunu eşlik eder.
Tom is Mary's grandson.
- Tom Mary'nin erkek torunudur.
The old lady smiled at her granddaughter.
- Yaşlı bayan kız torununa gülümsedi.
My granddaughter is listening to my wife.
- Torunum karımı dinliyor.
An old man sat surrounded by his grandchildren.
- Yaşlı bir adam etrafı torunlarıyla çevrili olarak oturdu.
I didn't know your grandchildren lived in Boston.
- Torunlarının Boston'da yaşadığını bilmiyordum.
I didn't know your grandchildren lived in Boston.
- Torunlarının Boston'da yaşadığını bilmiyordum.
An old man sat surrounded by his grandchildren.
- Yaşlı bir adam etrafı torunlarıyla çevrili olarak oturdu.
I have a granddaughter about your age.
- Yaklaşık senin yaşında bir kız torunum var.
That old woman smiled at her granddaughter.
- O yaşlı kadın kız torununa gülümsedi.
He sat surrounded by his grandchildren.
- Torunları tarafından çevrilmiş şekilde oturdu.
An old man sat surrounded by his grandchildren.
- Yaşlı bir adam etrafı torunlarıyla çevrili olarak oturdu.