Tıptaki son gelişmeler dikkat çekicidir.
- The recent advances in medicine are remarkable.
Tom dikkat çekici bir kişi.
- Tom is a remarkable person.
Tom'un oldukça dikkate değer bir kişi olduğunu düşünüyorum.
- I think Tom is a pretty remarkable person.
Tom'un bazı dikkate değer şeyler yaptığını gördüm.
- I've seen Tom do some remarkable things.
Alaycı görüşlerini kendine saklamanı rica ediyorum.
- Please keep your cynical remarks to yourself.
Onun görüşlerini harfiyen almayın.
- Don't take his remarks too literally.
Yorumunun ilginç olduğunu düşündüm.
- I thought your remark was interesting.
Sadece senin aptalca yorumların doğru.
- Only your stupid remarks are right.
Senin aptalca düşüncelerinden bıktım.
- I'm sick of your stupid remarks.
Tom Mary'ye oğlunun terbiyesiz düşünceleri için özür diledi.
- Tom apologized to Mary for his son's impolite remarks.
İngilizcede kayda değer bir gelişme yaptı.
- He made remarkable progress in English.
O son günlerde İngilizcede kayda değer ilerleme yaptı.
- She has recently made remarkable progress in English.
Tom fevkalade genç bir adam.
- Tom is a remarkable young man.
Fevkalade bir iş yaptın.
- You've done a remarkable job.
O final sınavlarında dikkat çekici notlar kazandı.
- She earned remarkable grades at the final exams.
Benim sözümü hakaret olarak almış gibi görünüyor.
- She seems to have taken my remark as an insult.
Onun sözlerini bir tehdit olarak yorumladım.
- I interpreted his remark as a threat.
Tıptaki son gelişmeler dikkat çekicidir.
- The recent advances in medicine are remarkable.
O, dikkate değer sonuçlar elde etti.
- She achieved remarkable results.
Senin küçümseyen uyarılarından bıktım.
- I'm tired of your snide remarks.
Art niyetli uyarılarından usandım.
- I've had enough of your snide remarks.
Tom'un olağanüstü bir hafızası var.
- Tom has a remarkable memory.
Sen olağanüstü bir insansın.
- You're a remarkable person.
Onun yaşındaki bir kız için, Mary çok zeki, dikkat çekici düşünceler ifade eder.
- For a girl of her age, Mary expresses very clever, remarkable thoughts.
Onun çok dikkat çekici olduğunu düşündüm.
- I thought that was remarkable.
Remarkably, three State assembly elections were decided by a total of fewer than one hundred votes.
That dog is remarkably fierce.
He performed the piece remarkably, offering novel interpretations to its nearly cliched passages.
He remarked that it was time to go.
... It's remarkably accurate. ...
... at least remarkably well preserved stadium ...