izin vermemek

listen to the pronunciation of izin vermemek
Türkçe - İngilizce
have none of
refuse
not to let

We'll always have to be careful not to let this happen again. - Bunun tekrar olmasına izin vermemek için her zaman dikkatli olmalıyız.

Layla has found a new man and she's determined not to let him go. - Leyla yeni bir adam buldu ve onun gitmesine izin vermemekte kararlı.

bar
{f} disallow
izin ver
(Bilgisayar) allow

Allow me to introduce Mayuko to you. - Mayuko'yu sana tanıtmama izin ver.

After a heated discussion, a compromise was adopted. Smokers will be allowed to smoke in the smoking corner. - Hararetli bir tartışmadan sonra,uzlaşma sağlandı.Sigara içme köşesinde sigara içenlerin sigara içmesine izin verilecek.

izin ver
(Bilgisayar) allow cookie
izin ver
(Bilgisayar) permit only
izin vermeme
bar
izin ver
let

I can't let him alone. - Ben ona tek başına izin veremem.

You can drink water, but you can also let it walk. - Su içebilirsin fakat aynı zamanda da onun yürümesine izin verebilirsin.

izin ver
make allowances for
izin ver
allow to be
izin ver
made allowances for
izin ver
{f} permitted

They were not permitted to cross into Canada. - Onların Kanada'ya geçmeleri için izin verilmedi.

He decided that if God didn't exist then everything was permitted. - Tanrı olmasaydı, o zaman her şeye izin verileceğine karar verdi.

izin ver
{f} permitting

I will come, weather permitting. - Hava izin verirse, gelirim.

izin ver
allow to
izin ver
{f} allowed

You are not allowed to violate the rules. - Size kuralları ihlal etmek için izin verilmez.

No ambiguities are allowed in a contract. - Bir sözleşmede belirsizliklere izin verilmez.

izin ver
{f} consent

If I'd known that it would come to this, I would have never consented. - İşin buraya geleceğini bilseydim, izin vermezdim.

His mother will not consent to his going there alone. - Annesi onun oraya yalnız gitmesine izin vermeyecek.

izin ver
{f} permit

Put out your cigarette. Smoking's not permitted here. - Sigaranı söndür. Burada sigara içmeye izin verilmez.

They were not permitted to cross into Canada. - Onların Kanada'ya geçmeleri için izin verilmedi.

izin ver
let&
izin vermeme
to not allow
izin ver
allowto
izin ver
countenance
izin vermeme
disallowance
izin vermemek