Onların tartışması sonunda berabere bitti.
- Their argument eventually ended in a draw.
Tom sonunda kendi bilgisayarına ücretsiz bir veritabanı uygulamasını yüklemeyi anladı.
- Tom eventually figured out how to install a free database application on his computer.
Polis en sonunda Tom'u yakaladı.
- The police eventually arrested Tom.
Fadıl en sonunda İslam'a geçti.
- Fadil eventually converted to Islam.
Tom sonuç olarak yapmasını istediğimiz her şeyi yaptı.
- Tom eventually did everything we asked him to do.
Nihayet serbest bırakıldım.
- I was eventually released.
Sekiz ay sonra, nihayet gene kızlarla çıkmaya başladı.
- After eight months, he eventually started dating girls again.
Sonuçta işler değişti.
- Things eventually changed.
Tom'un sonuçta Mary'ye elmas bir yüzük alması için yeterli parası olmalıydı.
- Tom should eventually have enough money to buy Mary a diamond ring.