It is important to remember who your friends are.
- Arkadaşlarının kim olduğunu hatırlamak önemlidir.
His name is very difficult to remember.
- Onun adını hatırlamak çok zordur.
I'm beginning to recall.
- Hatırlamaya başlıyorum.
Try to recall what happened.
- Ne olduğunu hatırlamaya çalış.
My Japanese teacher used to use a song to help us remember verb conjugations. No one really sang along.
- Benim Japon öğretmenim fiil çekimlerini hatırlamamıza yardımcı olan bir şarkı kullanırdı. Hiç kimse gerçekten birlikte söylemezdi.
I never see this album without remembering my school days.
- Bu albümü, okul günlerimi hatırlamadan asla göremem.
Tom remembered that Mary and John had tried to kill him.
- Tom Mary ve John'un onu öldürmeye çalıştığını hatırladı.
The stock market crash of October 1987 in New York is still vividly remembered.
- New York'ta Ekim 1987 borsa krizi hâlâ etkili bir şekilde hatırlanmaktadır.
Ken couldn't recall his name.
- Ken onun ismini hatırlayamadı.
Ken couldn't recall that man's name.
- Ken o adamın adını hatırlayamadı.
I never see this album without remembering my school days.
- Bu albümü, okul günlerimi hatırlamadan asla göremem.
Tom couldn't think of Mary without remembering how painful their breakup had been.
- Tom onların ayrılığının ne kadar acı verici olduğunu hatırlamadan Mary'yi düşünemedi.
I can't remember her name.
- Onun adını hatırlayamıyorum.
I can remember the warmth of her hands.
- Onun ellerinin sıcaklığını hatırlayabiliyorum.
Tom only had a dim recollection of what Mary looked like.
- Mary'nin neye benzediği hakkında Tom'un sadece loş bir hatırlaması vardı.
Tom only had a dim recollection of what Mary looked like.
- Mary'nin neye benzediği hakkında Tom'un sadece loş bir hatırlaması vardı.
Tom has no recollection of how he got his black eye.
- Tom, gözünü kimin morarttığını hatırlamıyor.
The event is worthy of remembrance.
- Olay hatırlamaya değer.
Tom only had a dim recollection of what Mary looked like.
- Mary'nin neye benzediği hakkında Tom'un sadece loş bir hatırlaması vardı.