daha

listen to the pronunciation of daha
Türkçe - İngilizce
more

I'd like to stay one more night. Is that possible? - Bir gece daha kalmak istiyorum. Mümkün mü?

I am more beautiful than you. - Ben senden daha güzelim.

any

Don't you have anything smaller than that? - Ondan daha küçük herhangi bir şeyin yok mu?

Do you feel any better today? - Bügün daha iyi hissediyormusun?

more, further; yet, still; more, again; plus
only

So ultimately, with Tatoeba we are only building the foundations… to make the Web a better place for language learning. - Yani sonuçta, Web'i dil öğrenmede daha iyi bir yer yapmak için biz Tatoeba ile sadece temelleri inşa ediyoruz.

Tom has only one more night in Boston. - Tom'un Boston'da sadece bir gecesi daha var.

over

This movement from rural to urban areas has been going on for over two hundred years. - Kırsaldan şehir bölgelerine yapılan bu taşınma iki yüzyıldan daha fazla bir süredir devam etmektedir.

Tom calculated that he had given Mary over 34,000 dollars in the past six months. - Tom Mary'ye geçen altı ay içinde 34,000 dolardan daha fazla verdiğini hesapladı.

still

In comparison to him, I am still older. - Onunla kıyaslarsak, ben hâlâ daha büyüğüm.

I think I still have time for another cup of coffee. - Ben hâlâ bir fincan daha kahve için zamanımın olduğunu düşünüyorum.

plus
further

If you request a further discount, we suggest changing the terms of payment. - Daha fazla bir indirim talep ederseniz, ödeme koşullarını değiştirmeyi öneririz.

Please make an appointment to come in and discuss this further. - İçeriye girmek ve bunu daha fazla görüşmek için bir randevu al lütfen.

again
as yet
any longer
yet

We have not yet discussed which method is better. - Hangi yöntemin daha iyi olduğunu henüz tartışmadık.

Seeing the face of his wife covered in green spots, he had a heart attack. Yet another victim of the killer cucumber! - Karısının yeşil noktalarla kaplanmış yüzünü görünce kalp krizi geçirdi. Katil salatalığın bir kurbanı daha!

so far, until now, still, yet, only
more, in addition
more, -er; a lot -er
else

He is richer than anyone else in this town. - O bu şehirdeki başka herkesten daha zengindir.

Tom is better at science than anyone else in his class. - Tom Fen dersinde kendi sınıfındaki herkesten daha iyidir.

than to
a further
moresss
daha ileri
further

She can swim further than I can. - O benden daha ileriye yüzebilir.

He could not walk any further. - O, daha ileriye yürüyemedi.

daha fazla
more

I have no more money in my wallet. - Cüzdanımda daha fazla para yok.

We've got a lot more than just biceps in our arms, Per. - Kollarımızdaki pazularımızdan çok daha fazlasına sahibiz,Per.

daha az
less

I am less afraid of heights than I was. - Yükseklerden eskisinden daha az korkuyorum.

When I use a word, Humpty Dumpty said, it means just what I choose it to mean - neither more nor less. - Bir kelime kullandığımda,Humpty Dumpty ifade etmek için tam benim seçtiğimi o ifade ediyor-ne daha fazla ne daha az dedi.

daha iyi
better

Nakido is better than Twitter. - Nakido, Twitter'dan daha iyidir.

This is a good book, but that is better. - Bu iyi bir kitaptır ama şu daha iyidir.

daha öte
further
daha şimdiden
already
az daha
almost

I almost missed the train. - Az daha treni kaçırıyordum.

bir daha
once more
bir kez daha
once more

She'll try it once more. - O onu bir kez daha deneyecek.

Read it once more, please. - Onu bir kez daha okuyun, lütfen.

bir kez daha
once again

You are entitled to try once again. - Bir kez daha deneme hakkın var.

Could you please repeat it once again? - Lütfen onu bir kez daha tekrarlar mısın?

bir daha
again

I will never fall in love again. - Bir daha asla âşık olmayacağım.

I didn't meet him again after that. - Ondan sonra bir daha onunla karşılaşmadım.

daha önce
previously

This sentence has not previously been added to the Tatoeba project. - Bu cümle daha önce Tatoeba projesine eklenmedi.

Global warming since 1997 has occurred more than twice as fast as previously estimated. - 1997 yılından beri küresel ısınma, daha önce tahmin edilenden iki kat daha hızlı daha meydana geldi.

daha fazla
further

Please make an appointment to come in and discuss this further. - İçeriye girmek ve bunu daha fazla görüşmek için bir randevu al lütfen.

If you request a further discount, we suggest changing the terms of payment. - Daha fazla bir indirim talep ederseniz, ödeme koşullarını değiştirmeyi öneririz.

daha fazla
any more

Let's take a short rest here. My legs are tired and I can't walk any more. - Burada kısa süre dinlenelim. Bacaklarım yorgun ve ben daha fazla yürüyemiyorum.

She could not put up with the insults any more. - O, hakaretlere daha fazla katlanmadı.

daha da fazla olma
deal
daha doğrusu
or rather

I don't feel good or rather, I feel terrible. - İyi hissetmiyorum veya daha doğrusu, kötü hissediyorum.

Does a government have to serve ideologies, or rather, the interests of the people? - Bir hükümet ideolojiler mi sunmak zorunda? Daha doğrusu insanların çıkarlarına mı hizmet etmek zorunda?

daha evvel
earlier

Might I suggest that we start the meeting an hour earlier? - Toplantıyı bir saat daha evvel başlatmamızı önerebilir miyim?

You should've told me earlier. - Bana daha evvel söylemeliydin.

daha fazla oturmak
outsit
daha ince
thinner

Tom looks thinner every day. - Tom her gün daha ince görünüyor.

He appeared thinner every day. - O her gün daha ince görünüyordu.

daha iyi
preferable

It would be preferable for you to surrender. - Teslim olmanız daha iyi olurdu.

Peace is preferable to war. - Barış savaştan daha iyidir.

daha iyi çalmak
outperform
daha kötüsü
worse still
daha küçük
less
daha sonra
afterwards

Afterwards, he assumed a new identity. - Daha sonra, yeni bir kimlik üstlendiler.

Do you plan to join us for a drink afterwards? - Daha sonra bir şey içmek için bize katılmayı planlıyor musunuz?

daha sonra
subsequently

Sami was subsequently murdered. - Sami daha sonra öldürüldü.

Tom was subsequently arrested. - Tom daha sonra tutuklandı.

daha sonra
1. later; after. 2. afterwards
daha sonra
later

Could you call me later? - Beni daha sonra arar mısınız?

He explained later how he made this decision. - Bu kararı nasıl verdiğini daha sonra açıkladı.

daha sonra
next

There is no telling what will happen next. - Daha sonra ne olacağını anlatmak yok.

Tom sat at the bottom of the stairs wondering what he should do next. - Tom daha sonra ne yapması gerektiğini merak ederek merdivenlerin alt kısmında oturdu.

daha sonra
then

I'll tell him so then. - Ben ona daha sonra söylerim.

Then I'll come again later. - Öyleyse daha sonra tekrar geleceğim.

daha uzun yaşamak
outlive
daha yaşlı
older

Ken is older than Seiko. - Ken Seiko'dan daha yaşlı.

He is older and wiser now. - O,şimdi daha yaşlı ve daha akıllıdır.

daha yeni
(Bilgisayar) newer

My car is newer than Tom's. - Benim arabam Tom'unkinden daha yeni.

Tom's bicycle is much newer than mine. - Tom'un bisikleti benimkinden çok daha yeni.

daha çok
mostly

This substance is mostly composed of hydrogen and oxygen. - Bu madde, daha çok hidrojen ve oksijenden oluşur.

daha çok parlamak
outshine
daha doğrusu
rather

He is not what is called a genius. Rather, he is a hard worker. - Ona dahi denilmez, daha doğrusu o çalışkan bir işçidir.

She is rather an idealist. - O daha doğrusu bir idealist.

daha çok
more

The more you know about him, the more you like him. - Onu tanıdıkça daha çok seversin.

I like coffee much more than tea. - Kahveyi çaydan daha çok seviyorum.

daha (da)
stili
daha (çok)
more
daha argo
slangier
daha az
minor
daha açık
(Bilgisayar) lighter
daha aşağı
under
daha başka
else
daha beyaz
whiter
daha büyük
larger
daha büğrü
wrier
daha da
further

We need to discuss this further. - Bunu daha da tartışmak istiyoruz.

I don't think we have to go any further. - Daha da ileri gitmek zorunda olduğumuzu sanmıyorum.

daha da
yet

The wind blew harder yet when we reached the top of the hill. - Tepenin üstüne ulaştığımızda rüzgar daha da sert esti.

daha demin
just now
daha düşük
lower
daha eski
older

Our car is three years older than yours. - Arabamız sizinkinden üç yıl daha eski.

Which is older, this book or that one? - Hangisi daha eskidir, bu kitap mı yoksa şu mu?

daha eğri
wrier
daha fazla
above

Phenolphthalein will turn fuchsia in the presence of a base with a pH of or above 10.0 and will remain colorless in the presence of a solution with a pH of or below 8.2. - Fenolftalein, 10.0 ya da daha fazla bir pH'a sahip olan bir baz varlığında parlak mora dönüşecektir ve 8.2 ya da daha az bir pH değerine sahip bir çözeltinin varlığında renksiz kalacaktır.

daha fazla
no longer

We're no longer in danger. - Daha fazla tehlikede değiliz.

Tom could no longer control himself. - Tom daha fazla kendini kontrol edemedi.

daha fazla
more than

I had no more than 1,000 yen. - 1,000 yenden daha fazlasına sahip değilim.

Tatoeba: Because a language is more than the sum of its words. - Tatoeba: Çünkü bir dil sözcüklerinin toplamından daha fazladır.

daha fazla
the more the more
daha fazla
farther

I was too tired to walk any farther. - Daha fazla yürüyemeyecek kadar çok yorgundum.

daha fazla
any longer

Tom says he can't wait any longer. - Tom daha fazla bekleyemeyeceğini söylüyor.

Tom says he can't ignore Mary's behavior any longer. - Tom Mary'nin davranışını daha fazla görmemezlikten gelemeyeceğini söylüyor.

daha fazla
beyond

The patient was quite beyond help, so that the doctors could do no more. - Hasta yardım almanın ötesindeydi, onun için doktorlar daha fazlasını yapamadı.

daha fazla bilgi
(Bilgisayar) more info
daha fazla bilgi
further information
daha fazla bilgi
(Bilgisayar) more infomation
daha fazla bilgi
(Bilgisayar) more
daha fazla bilgi için
for more information
daha fazla bulanık
(Bilgisayar) blur more
daha fazla bulanıklaştır
(Bilgisayar) blur more
daha fazla destek
further assistance
daha fazla değil
no more
daha fazla değil
no longer
daha fazla yardım
further assistance
daha fazla yardım için
for further assistance
daha fazla yardım için
(Bilgisayar) please contact
daha fazla üretkenlik
(Bilgisayar) get more done
daha gelmedi
still to come

the worst is still to come - en kötüsünü daha görmedik , henüz en kötü dönemi görmedik.

daha görmedik
still to come

the worst is still to come - en kötüsünü daha görmedik , henüz en kötü dönemi görmedik.

daha güncel
more up-to-date
daha ince
slimmer
daha ince
leaner
daha iyi
better still
daha iyi
(Konuşma Dili) stand head and shoulders above
daha iyi
(deyim) a cut above
daha kuru
dryer
daha kötü
worser
daha kötü
wretcheder
daha küçük
under
daha sonra
thereafter
daha sonra
then by
daha sığ
shallower
daha çabuk
sooner

Young people adapt themselves to something sooner than old people. - Gençler, kendilerini bir şeye yaşlı insanlardan daha çabuk adapte ederler.

We should've done that sooner. - Onu daha çabuk yapmalıydık.

daha çabuk büyümek
outgrow
daha çok
further

His new job further separates him from his family. - Onun yeni işi onu ailesinden daha çok ayırıyor.

Apply to the office for further details. - Daha çok bilgi için ofise başvurun.

daha çok
superior
daha çok
any more

I don't like pizza any more than I like spaghetti. - Ben pizzayı spagettiyi sevdiğimden daha çok sevmiyorum.

I don't like it any more than you do. - Onu senden daha çok sevmiyorum.

daha çok
mainly

During the presentation the speaker talked mainly about gender inequality. - Sunumda konuşmacı daha çok cinsiyet eşitsizliğinden bahsetti.

Experts say coffee prices are rising mainly because people are willing to pay more. - Uzmanlar, insanlar daha fazla ödemeye istekli olduğu için kahve fiyatlarının daha çok arttığını söylüyorlar.

daha çok
better

I like coffee better than tea. - Kahveyi çaydan daha çok seviyorum.

After I got married, my Japanese got better and I could understand more. - Evlendikten sonra benim Japonca daha iyi oldu ve daha çok anlayabildim.

daha çok
more of a

Tom is more of a singer than a guitarist. - Tom bir gitaristten daha çok birşarkıcıdır.

daha önce
already

Tom has already signed up for that class. - Tom o sınıfa daha önce kaydoldu.

I have already eaten lunch. - Daha önce öğle yemeği yedim.

daha önce
before

I had never seen such a beautiful girl before. - Ben daha önce böyle güzel bir kız hiç görmemiştim.

Have you made a speech in English before? - Daha önce İngilizce bir konuşma yaptın mı?

daha önce
afore
daha önceki
afore
daha öte
farther
daha üst
above
daha üzgün
sadder
daha iyi yapmak
outperform
daha az
less highly
daha güvenli
safer
daha iyi oynamak
outperform
daha daha
(Konuşma Dili) And so?
daha sonraki
{s} subsequent

I can't remember of the subsequent events. - Ben daha sonraki olayları hatırlamıyorum.

daha sonra
after

After that he began to enjoy life again and gradually recovered. - Daha sonra hayattan yeniden zevk almaya başladı ve gitgide iyileşti.

If you want to have parties in my house, clean up everything afterwards, and don't break anything, or else pay for the damage. - Benim evimde partiler vermek istiyorsanız, daha sonra her şeyi temizleyin ve bir şey kırmayın, ya da zarar için ödeme yapın.

daha sonra
afterward

If you want to have parties in my house, clean up everything afterwards, and don't break anything, or else pay for the damage. - Benim evimde partiler vermek istiyorsanız, daha sonra her şeyi temizleyin ve bir şey kırmayın, ya da zarar için ödeme yapın.

Keep your eyes wide open before marriage, half shut afterwards. - Evlenmeden önce gözlerinizi tam açın, daha sonra yarı kapatın.

daha kötü
worse

Send for the doctor at once, or the patient may get worse. - Derhal doktoru çağır, yoksa hasta daha kötü olabilir.

The weather today is worse than yesterday. - Bugün hava dünkünden daha kötü.

daha uzak
{s} farther

As I recall, Tom's house is a little farther in from the main road. - Hatırladığım kadarıyla, Tom'un evi ana yoldan biraz daha uzak.

Luna is close by. Mars is much farther away. - Ay yakındır. Mars çok daha uzaktır.

daha da
still

Prices are going to rise still further. - Fiyatlar daha da artacak.

daha sonra
later on

I will telephone you later on. - Daha sonra sana telefon edeceğim.

I will explain the situation to you later on. - Durumu daha sonra size açıklayacağım.

daha az
{f} fewer

The doctor told me to eat fewer high-calorie snacks. - Doktor bana daha az yüksek kalorili atıştırmalıklar yememi söyledi.

This newspaper is selling fewer and fewer copies. - Bu gazete gittikçe daha az kopya satıyor.

daha az
under

With some books, the more I read them, the less I understand them. - Bazı kitaplarla, ben daha fazla okudukça, ben onları daha az anlıyorum.

daha fazla
anymore

I can't take it anymore! I haven't slept for three days! - Artık daha fazla dayanamıyorum! Üç gündür uyumadım!

Tom can't put up with Mary's behavior anymore. - Tom Mary'nin davranışına daha fazla katlanamaz.

daha iyi
betters
daha iyi
{e} atop
daha iyi
{e} out

If you cannot work out the problem, you had better try a different method. - Eğer problemi çözemezsen, farklı bir metot denemen daha iyi olur.

Better to remain silent and be thought a fool than to speak out and remove all doubt. - Sessiz kalmak ve bir aptal olarak düşünülmek bütün şüpheyi açıkça konuşmak ve gidermekten daha iyidir.

daha iyi
atop of
daha ucuz
{f} cheaper

I think skateboards are usually cheaper than rollerblades. - Kaykayların genellikle tekerlekli patenlerden daha ucuz olduklarını düşünüyorum.

Do you have anything cheaper? - Daha ucuz bir şeyin var mı?

daha iyi
ahead of
daha iyi
(Bilgisayar) better quality
daha sonra
much later
daha az
hypo-
daha da
even

His old company gave him the shaft. But I admire the way he turned bad luck into good and did even better with his own business. - Eski şirketi ona kazık attı. Fakat onun kötü şansını iyiye çevirmesine ve kendi işinde daha da iyisini yapmasına hayranım.

As cultural exchange continued between the two countries, their mutual understanding became even deeper. - İki ülke arasında kültürel değişim devam ederken, onların karşılıklı anlayışı daha da derinleşti.

daha iyi
all the better
daha iyi
superior to

He is superior to her in math. - Matematikte ondan daha iyi.

daha sonra
and

If an Icelandic sentence has a translation in English, and the English sentence has a translation in Swahili, then indirectly, this will provide a Swahili translation for the Icelandic sentence. - İzlandaca bir cümlenin İngilizce bir çevirisi varsa ve İngilizce cümlenin Svahilice bir çevirisi varsa, daha sonra bu, dolaylı olarak İzlandaca cümle için Svahilice bir çeviri sağlayacaktır.

Later, Chris felt ashamed and apologized and Beth forgave him. - Daha sonra, Chris utandı ve özür diledi ve Beth onu bağışladı.

daha uzak
further

It's just a little further. - O sadece biraz daha uzak.

Our school is further away than the station. - Okulumuz istasyondan daha uzaktır.

daha ziyade
rather

He regards women as disposable pleasures rather than as meaningful pursuits. - O, kadınları anlamlı bir meşgale olmaktan daha ziyade tek kullanımlık zevk olarak görüyor.

The key determinants in impact are not the number of authors or articles in the field but, rather the citation density and the age of the literature cited. - Etkisi önemli belirleyiciler alandaki yazarlar ya da makalelerin sayısı değil daha ziyade atıf yoğunluğu ve edebiyat yaş göstergesiydi.

daha ziyade
more of an
daha çok
above

He values honor above anything else. - O, onura her şeyden daha çok değer verir.

daha çok
rather

A man's worth should be judged by his character rather than by his social position. - Bir insanın değeri onun sosyal konumundan daha çok onun karakteriyle değerlendirilmelidir.

The color is purple rather than pink. - Renk pembeden daha çok mor.

daha çok
worse

Tom is in worse trouble than I thought. - Tom'un başı düşündüğümden daha çok dertte.

Daha sonra
a later
Daha önce
before it
daha az
far fewer
daha az
lesser-
daha az
to less
daha az
less of

He writes to me less and less often these days. - Bu günlerde bana gittikçe daha az sıklıkta yazıyor.

He knows little of mathematics, still less of chemistry. - O biraz matematik, daha az kimya bilir.

daha az
fewer than
daha da
an even
daha erken
earlier

I told you we should've gotten here earlier. Now there aren't any places left to sit. - Sana buraya daha erken gelmemiz gerektiğini söyledim. Şimdi oturmak için hiç yer kalmadı.

Why didn't you say so earlier? - Niçin çok daha erken söylemedin?

daha fazla
the more more
daha fazla
more excessive
daha fazla
much too much
daha fazla
no further

They wanted no further spread of slavery. - Köleliğin daha fazla yayılmasını istemediler.

No further discussion is necessary. - Daha fazla tartışma gereksiz.

daha fazla
the greater
daha fazla
more more
daha fazla
over more
daha fazla
over much
daha iyi
better to
daha iyi
be better
daha iyi
more decent
daha iyi
the better
daha iyi
greater good
daha kötü
worse than
daha sonra
much more later
daha ucuz
cheaper than
daha yeni
more recent
daha ziyade
much rather
daha çok
moreso
daha çok
the more so
daha çok
even more so
daha önce
not before
daha önce
there before
daha az
lesser

Of two evils, choose the lesser. - İki kötülükten daha az olanını seç.

daha az
hypo
daha da
still, yet
daha fazla
upward of
daha fazla
upward
daha fazla
upwards
daha fazla
upwards of
daha fazla
anymorethan
daha sonra
subsequent to
daha sonra
later, afterwards, later on, then
daha sonra
by and by
daha uzak
farther, further
daha ziyade
a fortiori
daha ziyade
better
daha ziyade
afortiori
daha çok
supra
daha çok
a) more b) mainly
daha çok
predominate
daha çok
{e} out

Tom is out sick today. - Tom bugün daha çok hasta.

Let's find out more about him. - Onun hakkında daha çok şey öğrenelim.

daha çok
anymore
daha önce
before; earlier
Türkçe - Türkçe
Şimdiye kadar, henüz
Olana ek olarak, olana katarak: "Bir kızım daha olsaydı, adını Meliha koyardım."- P. Safa
Kendisinden sonra üçüncü kişi iyelik eki alan bir sıfatla birlikte sözü edilen konuda en önemli durumu belirtmek için kullanılır
Olana ek olarak, olana katarak
Bundan başka, bunun dışında
Bundan başka, bunun dışında: "Daha çiçekleri de sulayacağım."- H. Taner
daha daha
"Başka neler oldu?" anlamında kullanılır
Daha sonra
(Hukuk) BADEHU
Daha sonra
bilahare
Daha uzak
öte
İngilizce - Türkçe

daha teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

daha da önemlisi
More importantly