O, gençlik günlerine geri gitmek istiyor.
- She would love to go back to the days of her youth.
Gençlik ve cinsiyetiyle ilgili bilgi işine karşı bir ön yargıya sebep olmasın diye Bayan Cockburn adını gizledi.
- Mrs Cockburn concealed her name lest the knowledge of her sex and youth should produce a prejudice against her work.
Ergenler genellikle ebeveynleriyle tartışır.
- Adolescents often quarrel with their parents.
Onlar, Tom'un gençliğinde hangi zorlukları yaşadığını bilmiyorlar.
- They don't know what difficulties Tom went through in his youth.
Malezya'daki gençlik Kore ve Japonya'daki ünlülerden gerçekten hoşlanıyor.
- The youth in Malaysia really like Korean and Japanese celebrities.
Seyirciler genellikle gençti.
- The audience were mostly adolescents.
Yeni davranış kurallarını ihlâl etmekten yakalanan gençler seyahat özgürlüğü haklarını kaybedecekler, ve bu hakkı geri almak için parasız toplum işini tamamlamak zorunda kalacaklar.
- Youths who are caught violating the new rules on behaviour will lose their right to free travel, and will have to complete unpaid community work to earn it back.
Yaşlı adam gençleri kıskanıyor.
- The old man envies the youth.
... especially when it comes to youth online. ...
... The experiment that we call the Youth and Media Lab, where ...