Is there anyone else wanting to eat?
- Yemek yemek isteyen başka birisi var mı?
I want to eat a Dapanji!
- Bir Dapanji yemek istiyorum!
The food was great in Italy.
- İtalya'da yemekler harikaydı.
Dieticians are experts in the food industry.
- Diyetisyenler yemek branşında uzmandırlar.
Brush your teeth after every meal.
- Her yemekten sonra dişlerini fırçala.
What with overwork and poor meals, she fell ill.
- Aşırı çalışma ve yetersiz yemeklerden dolayı, o hastalandı.
Tom, what do you want to have for dinner?
- Tom, akşam yemeği için ne yemek istersin?
Once the work is done, usually around half past five, I come home to have dinner.
- İş yapılır yapılmaz, genellikle beş buçuk civarında, akşam yemeği yemek için eve gelirim.
Can you recommend any vegetarian dishes?
- Vejetaryen yemekleri tavsiye edebilir misiniz?
What kinds of meat dishes do you serve?
- Ne çeşit et yemeklerini servis yapıyorsunuz?
What with overwork and poor meals, she fell ill.
- Aşırı çalışma ve yetersiz yemeklerden dolayı, o hastalandı.
Is eating between meals really bad for your health?
- Öğünler arasında yemek yeme sağlığınız için gerçekten zararlı mıdır?
Keep Tom from eating too much.
- Tom'u çok yemekten engelle.
Mary keeps her best dishes in that cabinet.
- Mary en iyi yemek takımlarını o dolapta tutar.
Tom didn't want to spend that much for a meal.
- Tom bir yemek için bu kadar harcamak istemiyordu.
If you want to lose weight, spend a day without meals.
- Eğer zayıflamak istiyorsan bir günü yemeksiz geçir.
Would you like to grab a bite to eat somewhere?
- Bir yerde yemek yemek için atıştırmak ister misiniz?
Tom wanted to grab a bite to eat on his way home.
- Tom evine giderken yemek için bir iki lokma atıştırmak istedi.
Helen does not eat enough and she is getting thin.
- Helen yeterince yemek yemiyor ve zayıflıyor.
You will soon get used to eating Japanese food.
- Yakında Japon yemeklerini yemeye alışırsın.
Not only has eating with your fingers continued throughout the centuries, but some scholars believe that it may become popular again.
- Parmaklarınızla yemek yemek sadece yüzyıllar boyu devam etmekle kalmadı, aynı zamanda bazı alimler onun tekrar popüler olabileceğine inanıyorlar.
Antipasti are appetizers served before the first course.
- Soğuk mezeler ilk yemekten önce verilen mezelerdir.
The small fork is for your salad, and the large one is for the main course.
- Küçük çatal salata için ve büyük olan ana yemek içindir.
The woman has two important questions to ask: What am I wearing? and what am I cooking?
- Kadının soracak iki önemli sorusu var: Ne giyiyorum ve ne yemek yapıyorum?
Don't eat till the numbness wears off.
- Uyuşma geçene kadar yemek yeme.
I've left out the nuts in this recipe because Delia's allergic to them.
- Delia'nın onlara allerjisi olduğu için bu yemek tarifinden fındıkları çıkarttım.
What's your favorite recipe?
- En sevdiğin yemek hangisidir?
After supper, she cleared the table.
- Yemekten sonra, masayı temizledi.
Tom and Mary sat at an unpainted picnic table eating their lunch.
- Tom ve Mary öğle yemeklerini yerken boyanmamış bir piknik masasında oturdular.
Tom says he eats more when he's sad.
- Tom üzgün olduğunda daha çok yemek yediğini söylüyor.
Tom once ate at an cheap restaurant and got food poisoning, so now he is very careful about where he eats.
- Tom bir zamanlar ucuz bir restoranda yemek yedi ve gıda zehirlenmesi oldu, bu yüzden artık nerede yemek yediği hakkında çok dikkatli.
Is eating less meat a good idea?
- Daha az et yemek iyi bir fikir midir?
Is eating whale meat wrong?
- Balina eti yemek hata mıdır?
You don't have to eat.
- Yemek zorunda değilsiniz.
Would you like to have dinner with me tonight?
- Bu akşam yemekte benimle olmak ister misin?
I didn't feed the dog.
- Köpeğe yemek vermedim.
Tom forgot to feed his dog yesterday.
- Tom dün köpeğine yemek vermeyi unuttu.
Do you like eating fish?
- Balık yemekten hoşlanır mısın?
Instead of eating real food, we just ate junk food all day.
- Gerçek yemek yeme yerine, sadece tüm gün abur cubur yedik.
Tom was looking for place to eat that had reasonable prices.
- Tom yemek yemek için makul fiyatları olan yer arıyordu.
Tom thought the little place on the corner might be a good place to eat.
- Tom köşedeki küçük yerin yemek yemek için iyi bir yer olabileceğini düşündü.
She takes cooking lessons once a week.
- Haftada bir kez yemek pişirme dersleri alır.
Tom doesn't feel like cooking.
- Tom'un canı yemek pişirmek istemiyor.
Have you seen the recipe book that I wrote?
- Benim yazdığım yemek tarifi kitabını gördünüz mü?
Have you seen the recipe book that I wrote?
- Benim yazdığım yemek tarifi kitabını gördün mü?
Jane asked me if I would like to cook.
- Jane bana yemek pişirmek isteyip istemediğimi sordu.
Many people prefer to cook with butter instead of oil.
- Çoğu kişi yağla yemek pişirmek yerine tereyağıyla yemek pişirmeyi tercih eder.
Tom was looking for place to eat that had reasonable prices.
- Tom yemek yemek için makul fiyatları olan yer arıyordu.
Tom thought the little place on the corner might be a good place to eat.
- Tom köşedeki küçük yerin yemek yemek için iyi bir yer olabileceğini düşündü.
Tom ate leftovers for dinner.
- Tom akşam yemeği için yemek artıklarını yedi.
I fed the leftovers to my dog.
- Yemek artıklarıyla köpeğimi besledim.
Tom is eating a sandwich in the lunchroom.
- Tom yemek odasında bir sandviç yiyor.
Tom says Mary wants to eat at Chuck's Diner.
- Tom, Mary'nin Chuck's Diner'da yemek yemek istediğini söylüyor.
I have an appointment to dine with him.
- Onunla yemek yemek için bir randevum var.
yemek programı seyrediyordu.
Do you want to have dinner with me tonight?
- Bu akşam benimle yemek yemek ister misin?
Would you like to have dinner at my place tonight?
- Bu akşam evimde yemek yemek ister misin?
I'm starving. There are some leftovers in the fridge.
- Açlıktan ölüyorum. Buzdolabında biraz yemek artığı var.
Lots of leftovers remained inside.
- Çok miktarda yemek artığı içeride kaldı.
Sami lost his meal ticket.
- Sami yemek fişini kaybetti.
Mary keeps her best dishes in that cabinet.
- Mary en iyi yemek takımlarını o dolapta tutar.
We bought a camera, a clock and some dishes in that store.
- O mağazadan bir kamera, bir saat ve bazı yemek takımları satın aldık.
I am failing at cooking.
- Ben yemek yapmakta başarısız oluyorum.
I like cooking and reading.
- Ben yemek yapmaktan ve okumaktan hoşlanırım.
Tom didn't feel like eating lunch.
- Tom'un canı öğle yemeği yemek istemiyordu.
Tom invited Mary out to lunch.
- Tom Mary'yi öğle yemeği yemek için dışarı davet etti.
I have eaten at Chuck's Diner on several occasions.
- Ben çeşitli vesilelerle Chuck's Diner'da yemek yedim.
Don't be angry, uncle. Come! Dine with us tomorrow.
- Kızma, amca. Gel! Yarın bizimle yemek ye.