Do you like eating fish?
- Balık yemekten hoşlanır mısın?
If anyone is not willing to work, then he is not to eat, either.
- Çalışmak istemeyen, yemek de yemesin.
The food's not ready yet.
- Yemek henüz hazır değil.
In various Turkish restaurants, shishkabob is the main food.
- Çeşitli Türk restoranlarında, şiş kebap ana yemektir.
Is eating between meals really bad for your health?
- Öğünler arasında yemek yeme sağlığınız için gerçekten zararlı mıdır?
We ate a hasty meal and left immediately.
- Acele bir yemek yedik ve hemen ayrıldık.
Once the work is done, usually around half past five, I come home to have dinner.
- İş yapılır yapılmaz, genellikle beş buçuk civarında, akşam yemeği yemek için eve gelirim.
Tom, what do you want to have for dinner?
- Tom, akşam yemeği için ne yemek istersin?
Steak and caviar are my favorite dishes.
- Biftek ve havyar benim favori yemeklerim.
What kinds of meat dishes do you serve?
- Ne çeşit et yemeklerini servis yapıyorsunuz?
Women eat lighter meals when they're eating with a guy.
- Kadınlar bir erkekle yemek yerken daha hafif yemekler yerler.
Take one four times a day, after meals.
- Yemeklerden sonra günde dört kez alın.
How did Noah keep the animals from eating each other?
- Nuh peygamber hayvanları birbirlerini yemekten nasıl uzak tuttu?
Keep Tom from eating too much.
- Tom'u çok yemekten engelle.
If you want to lose weight, spend a day without meals.
- Eğer zayıflamak istiyorsan bir günü yemeksiz geçir.
That couple spends quite a bit of money eating at nice restaurants.
- Şu çift güzel lokantalarda yemek yerken oldukça az para harcar.
Do you want to grab a bite to eat somewhere?
- Bir yerde yemek yemek için atıştırmak ister misin?
Would you like to grab a bite to eat somewhere?
- Bir yerde yemek yemek için atıştırmak ister misiniz?
I'm getting used to eating alone.
- Yalnız yemek yemeye alışıyorum.
You will soon get used to eating Japanese food.
- Yakında Japon yemeklerini yemeye alışırsın.
Not only has eating with your fingers continued throughout the centuries, but some scholars believe that it may become popular again.
- Parmaklarınızla yemek yemek sadece yüzyıllar boyu devam etmekle kalmadı, aynı zamanda bazı alimler onun tekrar popüler olabileceğine inanıyorlar.
Are these dishes gluten free? Yes, of course, all of our dishes are gluten free.
- Bu yemekler glutensiz mi? Evet, elbette, yemeklerimizin hepsi glutensizdir.
Antipasti are appetizers served before the first course.
- Soğuk mezeler ilk yemekten önce verilen mezelerdir.
Don't eat till the numbness wears off.
- Uyuşma geçene kadar yemek yeme.
The woman has two important questions to ask: What am I wearing? and what am I cooking?
- Kadının soracak iki önemli sorusu var: Ne giyiyorum ve ne yemek yapıyorum?
What's your favorite recipe?
- En sevdiğin yemek hangisidir?
Have you seen the recipe book that I wrote?
- Benim yazdığım yemek tarifi kitabını gördünüz mü?
She always clears the table after a meal.
- O her zaman bir yemekten sonra masayı temizler.
After supper, she cleared the table.
- Yemekten sonra, masayı temizledi.
My brother eats twice as much as I do.
- Erkek kardeşim benim yediğimin iki katı kadar yemek yiyor.
Tom says he eats more when he's sad.
- Tom üzgün olduğunda daha çok yemek yediğini söylüyor.
Is eating whale meat wrong?
- Balina eti yemek hata mıdır?
What kinds of meat dishes do you serve?
- Ne çeşit et yemeklerini servis yapıyorsunuz?
You don't have to eat.
- Yemek zorunda değilsiniz.
He might not have eaten for days.
- O günlerce yemek yememiş olabilir.
My mother asked me not to feed the dog until after we had all eaten.
- Annem bana hepimiz yemek yeyinceye kadar köpeği beslemememi rica etti.
I didn't feed the dog.
- Köpeğe yemek vermedim.
In the end, we ended up eating at that shabby restaurant.
- Sonunda, biz, o eski püskü lokantada yemek yemeyi sona erdirdik.
I feel like eating something sweet.
- Tatlı bir şey yemek istiyorum.
Tom wanted to eat at the small restaurant behind the hotel.
- Tom otelin arkasındaki küçük restoranda yemek yemek istedi.
Tom thought the little place on the corner might be a good place to eat.
- Tom köşedeki küçük yerin yemek yemek için iyi bir yer olabileceğini düşündü.
Tom is quite good at cooking.
- Tom yemek pişirmede oldukça iyidir.
She takes cooking lessons once a week.
- Haftada bir kez yemek pişirme dersleri alır.
Where did you get the recipe?
- Yemek tarifini nereden aldın?
Have you seen the recipe book that I wrote?
- Benim yazdığım yemek tarifi kitabını gördünüz mü?
Many people prefer to cook with butter instead of oil.
- Çoğu kişi yağla yemek pişirmek yerine tereyağıyla yemek pişirmeyi tercih eder.
Jack is busy cooking for us.
- Jack bizim için yemek pişirmekle meşgul.
Tom suggested that we go out to eat.
- Tom yemek yemek için dışarı çıkmamızı önerdi.
Is there anyone else wanting to eat?
- Yemek yemek isteyen başka birisi var mı?
Tom ate leftovers for dinner.
- Tom akşam yemeği için yemek artıklarını yedi.
Dan ate the leftovers.
- Dan yemek artıklarını yedi.
Tom is eating a sandwich in the lunchroom.
- Tom yemek odasında bir sandviç yiyor.
I have an appointment to dine with him.
- Onunla yemek yemek için bir randevum var.
Tom says Mary wants to eat at Chuck's Diner.
- Tom, Mary'nin Chuck's Diner'da yemek yemek istediğini söylüyor.
yemek programı seyrediyordu.
Do you want to have dinner with me tonight?
- Bu akşam benimle yemek yemek ister misin?
Would you like to have dinner at my place tonight?
- Bu akşam evimde yemek yemek ister misin?
I'm starving. There are some leftovers in the fridge.
- Açlıktan ölüyorum. Buzdolabında biraz yemek artığı var.
Lots of leftovers remained inside.
- Çok miktarda yemek artığı içeride kaldı.
Sami lost his meal ticket.
- Sami yemek fişini kaybetti.
Mary keeps her best dishes in that cabinet.
- Mary en iyi yemek takımlarını o dolapta tutar.
We bought a camera, a clock and some dishes in that store.
- O mağazadan bir kamera, bir saat ve bazı yemek takımları satın aldık.
She has many hobbies, cooking, knitting, gardening, collecting stamps, and so on.
- Yemek yapmak, örgü örmek, bahçıvanlık, pul toplamak ve benzeri birçok hobileri vardır.
I am failing at cooking.
- Ben yemek yapmakta başarısız oluyorum.
Tom didn't have time to eat lunch.
- Tom'un öğle yemeği yemek için zamanı yoktu.
Tom said that he was eager to eat lunch with Mary.
- Tom Mary ile öğle yemeği yemek için istekli olduğunu söyledi.
I have eaten at Chuck's Diner on several occasions.
- Ben çeşitli vesilelerle Chuck's Diner'da yemek yedim.
Tom dined with his parents.
- Tom ebeveynleriyle birlikte yemek yedi.