yazık!

listen to the pronunciation of yazık!
Türkçe - İngilizce
shame

It's a shame that concrete doesn't burn. - Ne yazık ki beton yanmaz.

It's a shame, because I really wanted to play. - Yazık, çünkü gerçekten oynamak istedim.

pity

It is a pity that you can't join us. - Ne yazık ki bize katılamazsın.

It is a pity that the singer died so young. - Çok yazık, şarkıcı çok genç yaşta öldü.

{ü} alas

Alas, she died young. - Yazık, o genç yaşta öldü.

Alas, I've no time today. If I did, I'd go to the movies with you. - Ne yazık ki, bugün vaktim yok. Eğer olsaydı seninle sinemaya giderdim.

what a pity!
abject
dear
it's a pity

It's a pity you can't come. - Ne yazık ki gelemezsin.

It's a pity that he can't get married to her. - Ne yazık ki o onunla evlenemez.

pity, shame; What a pity!, What a shame!, Alas!
What a pity!/What a shame!
alack
what a pity !

What a pity that she didn't tell me earlier. - Ne yazık ki o bana daha önce söylemedi.

What a pity I don't have a garden. - Bir bahçemin olmaması ne yazık.

Türkçe - Türkçe
Acınma, üzüntü anlatır
Herkesi üzebilecek şey, günah
Kınama anlatır
Acınma, üzüntü anlatır: "Yazık, ben böyle olmasını istemezdim! Yazık, beş gün sonra bu tepeden inmek gerek..."- R. H. Karay
yazık!