vuruş

listen to the pronunciation of vuruş
Türkçe - İngilizce
hack
stroke
beat
knock

There was a knock at the front door. - Ön kapıda bir vuruş vardı.

There was a knock at the door. - Kapıda bir vuruş vardı.

strike
impact
wipe
beating
shoot
whack
chop
crusher
blow; stroke
blow, stroke; beat
pulse
bat

Currently, he's our best batter. - Şu anda, o, en iyi vuruşçumuz.

To be a good batter, you've got to hang loose and follow your instincts. - İyi bir vuruşcu olmak için, gevşek tutmalısın ve içgüdünü izlemelisin.

sock
batting

He has a high batting average. - Onun yüksek bir topa vuruş averajı vardır.

plug
thwack
hit

Tom swung the bat and hit a home run. - Tom sopayı salladı ve bir tur vuruşu yaptı.

He hit a home run in the first inning. - İlk atışta tur vuruşunu yaptı.

battery
mus. beat
cut
impact , stroke
swat
shot

We saw Mac make a fantastic shot. - Mac'in harika bir vuruş yaptığını gördük

Do you want to hit me? Go ahead and take your best shot. - Bana vurmak istiyor musunuz? Devam edin ve en iyi vuruşunuzu yapın.

crack
scoop
(Spor) thrust
clip
(Bilgisayar) keystroke
coup
dunt
(Askeri) striking
shock
{i} hitting
dash
strokes
{i} slap
putt

Tom made a good putt. - Tom iyi bir vuruş yaptı.

That was an excellent putt. - O mükemmel bir vuruştu.

wham
drumbeat
chopping
tit
impulse
vuruş basıncı
impact pressure
vuruş noktası
point of impact
vuruş sayısı
number of strokes
vuruş sırası
inning

Tom pitched six innings. - Tom altı vuruş sırası fırlattı.

vuruş sırası
innings

Tom pitched six innings. - Tom altı vuruş sırası fırlattı.

vuruş yapmak
bat
vur
struck

The boxer struck his opponent hard. - Boksör rakibine sert vurdu.

Lightning struck the tower. - Yıldırım kuleyi vurdu.

elin tersiyle yapılan vuruş
backhanded
elle vuruş
clap
endirekt serbest vuruş
indirect free kick
hafif vuruş
touch
hızlı vuruş
bash
ilk vuruş
(Askeri) first strike
kesme vuruş
(Spor) spin
sert vuruş
bash
tehlikeli vuruş
nasty blow
vuruşlar
(Bilgisayar) hits
vur
{f} shot

The man who shot him was Sirhan Bishara Sirhan. - Onu vuran adam Sirhan Bişara Sirhandı.

The man shot three birds with a gun. - Adam bir silahla üç kuşu vurdu.

vur
{f} smitten

Dan was immediately smitten with Linda. - Dan hemen Linda'ya vuruldu.

He was smitten with your mother. - O senin annene vurulmuş.

vur
{f} pounding

The manager reprimanded the man by pounding on the table. - Müdür masaya vurarak adamı azarladı.

Tom started pounding on the door. - Tom kapıya vurmaya başladı.

vur
{f} slap
vur
{f} hit

If it had not been for his timely hit, our team would have lost the game. - Zamanında vuruş olmasaydı, bizim takım oyunu kaybetmiş olurdu.

We were afraid that we might be hit by a bullet, so we ran downstairs. - Biz bir mermi tarafından vurulabileceğimizden korkuyorduk, bu yüzden aşağıya koştuk.

vur
{f} beating

The rain is beating against the windows. - Yağmur pencerelere vuruyor.

The rain was beating against the windows. - Yağmur pencerelere vuruyordu.

vur
{f} batting

He has a high batting average. - Onun yüksek bir topa vuruş averajı vardır.

vur
{f} flick
vur
{f} knock

I heard a knock at the door. - Kapıda bir vurma sesi duydum.

Tom knocked him down. - Tom ona vurup yere yıktı.

vur
{f} thwack
vur
{f} striking

It was a bright cold day in April, and the clocks were striking thirteen. - Nisanda aydınlık soğuk bir gündü ve saat on üçü vuruyordu.

vur
{f} clout
vur
{f} smote
vur
{f} swipe
vur
{f} beaten

I've never beaten Tom. - Ben hiç Tom'a vurmadım.

Have you ever beaten your dog? - Hiç köpeğine vurdun mu?

vur
{f} thump
vur
{f} hitting

We couldn't stop him from hitting her. - Onun ona vurmasını engelleyemedik.

I don't blame you for hitting him. - Ona vurduğun için seni suçlamıyorum.

vur
{f} sock
alttan vuruş
uppercut
alttan vuruş
blow to the chin (Boxing)
başarılı vuruş
coup
beysbolde vuruş
slab
bilardoda bir vuruş
follow
bu delik için kaç vuruş yapmalıyım
What is par for this hole
davula vurulan tek vuruş
flam
dikine vuruş
(Askeri) normal impact
endirekt serbest vuruş
indirect free kick in soccer
enseye sert vuruş
rabbit punch
golf vuruş noktası
golf tee
golfte bir vuruş
birdie
hafif vuruş
tap
hafif vuruş
rap
hafif vuruş
dab
hızlı vuruş
slog
ilk vuruş yeteneği
(Hukuk) first strike capability
kasnak vuruş (davul)
(Muzik) rimshot
krikette altı koşuluk vuruş
sixer
kuvvetli vuruş
swipe
kötü vuruş
mishit
kötü vuruş yapmak
(kriket) mishit
normal vuruş
(Askeri) normal impact
savurarak vuruş
swinger
sağ vuruş
forehand
sağ vuruş
right hander
sağ vuruş
right hand blow
sağlam vuruş
a solid blow
serbest vuruş
free kick
serbest vuruş
soccer free kick
serbest vuruş
(futbol) free kick
serbest vuruş
place kick
sert vuruş
slog
sert vuruş
welt
sert vuruş
slug
ters vuruş
backhand

I have a strong backhand. - Güçlü bir ters vuruşum var.

ters vuruş
backhander
ters vuruş
backstroke
tesirli vuruş sathı
(Askeri) effective pattern
top sektikten sonra yapılan vuruş
drop kick
topu deliğe sokan vuruş
hazard
vur
whacked

Tom whacked the dog with his cane. - Tom bastonu ile köpeğe vurdu.

vur
whacking
vur
battering
vur
{f} beat

The rain beats against the window pane. - Yağmur pencere camına vuruyor.

Have you ever beaten your dog? - Hiç köpeğine vurdun mu?

yandan vuruş yapmak
(kriket) chop
yanlış vuruş yapma
(bilardo) miscue
yukarı doğru vuruş
upstroke
çengel vuruş
boxing hook
çimlerin üzerinden aşırmak için vuruş
(golf) putt
üst üste birkaç vuruş
(tenis) rally
Türkçe - Türkçe
Hasatlık erik kurusu
Bir kuvvetin etkileme süresi ile şiddetinin çarpımından çıkarılan nicelik
Bir ölçüyü oluşturan eşit süreli parça
Vurma işi veya biçimi: "Bazen kalbinin hafif ve sık çarpıntıları arasında ansızın tokmak gibi vuruşlar var."- P. Safa
Vurmak işi veya biçimi
darp
vuruş kırış
Karma karış, darmadağın olma durumu
serbest vuruş
Bir oyuncunun kural dışı davranışta bulunması üzerine, kural dışı davranışın yapıldığı noktadan karşı takım oyuncularının yaptığı vuruş, frikik
yerinde vuruş
Yerinde yapılan başlama vuruşu
çift vuruş
Kurala aykırı ancak kasıtlı olmayan bir davranış dolayısıyla topun doğrudan doğruya kaleye vurulamadığı, iki vuruşlu bir ceza türü
vuruş