to repay

listen to the pronunciation of to repay
İngilizce - Türkçe
geri ödemek

Sana geri ödemek için bir yol bulacağım. - I will find a way to repay you.

quite
epey

Ben et yemeyen epeyce insan tanıyorum. - I know quite a few people who don't eat meat.

Epeyce yer ziyaret ettik. - We visited quite a few places.

quite
elbette
quite
tam

Sizinle tamamen aynı fikirde değilim. - I do not quite agree with you.

Sizinle tamamen aynı fikirde değilim. - I don't quite agree with you.

quite
gayet

Ben gayet iyi hissediyorum. - I'm feeling quite well.

Saat 2.30'a kadar niçin işi bitirtmek zorunda olduğumuzu Tom gayet net açıkladı. - Tom made it quite clear why we had to have the job finished by 2:30.

repay
geri öde

Sana nasıl geri ödeme yapabiliriz? - How can we ever repay you?

Geri ödeyecek bazı borçlarım ar. - I have some debts to repay.

answer back
çemkirmek
quite
asude
repay
(Ticaret) ödemek (borcu)
answer back
terbiyesizce cevap vermek
answer back
tekrarla
quite
tam olarak

O tasarımcının adını tam olarak anlamadım. - I didn't quite catch the name of that designer.

Onun nasıl olduğunu tam olarak bilmiyorum. - I don't quite know how it happened.

quite
büsbütün

Bilgisayarlarla büsbütün evdedir. - He is quite at home with computers.

Büsbütün hayal kırıklığı, biz hayallerimizin yok olduğunu gördük. - Quite frustrated, we saw our dreams disappear.

quite
(ünl.) Aynen öyle.Doğru
quite
cüda
quite
hayli

Şiddetli yağmur bir hayli zarara yol açtı. - The torrential rain did quite a bit of damage.

Bir hayli öğrenci bugün yok. - Quite a few students are absent today.

repay
öde

Borcumu ödemek zorundayım. - I must repay the debt.

Keşke Tom'a geri ödeyebilmemin bir yolu olsa. - I wish there was some way I could repay Tom.

repay
ödüllendirmek
repay
(pul) geri vermek
answer back
kaba tavırla karşılık vermek; cevabı yapıştırmak
answer back
cevabı yapıştırmak
answer back
karşılık vermek
answer back
küstahça cevap vermek
answer back
(deyim) answer (someone) back terbiyesizce veya kustahca karsilik vermek
quite
(zarf) tamamen, tam olarak, bütünüyle, iyice, oldukça, epey, bayağı, su katılmadık, pek, gerçekten, büsbütün, elbette
repay
{f} ödemek

Sana geri ödemek için bir yol bulacağım. - I will find a way to repay you.

Bu ödemek istediğim bir borç. - That's a debt I want to repay.

repay
{f} altında kalmamak
repay
karşılığı yapılır
repay
{f} karşılığını vermek
repay
repaymentyeniden tediye
repay
{f} karşılık vermek
repay
{f} aynen iade etmek
repay
{f} geri vermek
repay
{f} telâfi etmek
repay
{f} (re.paid)
repay
karşılığını yapmak veya ödemek
repay
repayablegeri dönmesi mümkün
İngilizce - İngilizce
{v} quite
To pay back
{v} to pay back, requite, recompense
answer back
To pay back; to refund; as, to repay money borrowed or advanced
make repayment for or return something
To pay anew, or a second time, as a debt
{f} reimburse, pay back, settle a debt; pay again
If you repay a loan or a debt, you pay back the money that you owe to the person who you borrowed or took it from. He advanced funds of his own to his company, which was unable to repay him
If you repay a favour that someone did for you, you do something for them in return. It was very kind. I don't know how I can ever repay you
To make return or requital for; to recompense; in a good or bad sense; as, to repay kindness; to repay an injury
act or give recompensation in recognition of someone's behavior or actions
pay back; "Please refund me my money"
to repay