to equal, level, balance an account

listen to the pronunciation of to equal, level, balance an account
İngilizce - Türkçe

to equal, level, balance an account teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

even
{f} eşit olarak bölüştürmek
even
{s} dengeli
even
tam (sayı)
even
de
even
hatta ve hatta
even
acısını çıkarmak
even
bile

O, tatili sırasında bile asla çevrimiçi değil. - She is never online, even during her vacation.

O bir sineğe bile zarar veremez. - She can't even harm a fly.

even
engebesiz
even
daha da

İki ülke arasında kültürel değişim devam ederken, onların karşılıklı anlayışı daha da derinleşti. - As cultural exchange continued between the two countries, their mutual understanding became even deeper.

Fırtına daha da şiddetlendi. - The storm became even more violent.

even
hatta

Binlerce insan Bhopal Gaz Trajedisi'nde hayatlarını kaybetti ve bugün bile yüzlerce, hatta binlerce insan hâlâ zehirli gazın kötü etkilerinden muzdariptir. - Thousands of people lost their lives in the Bhopal Gas Tragedy, and even today hundreds of thousands of people still suffer from the ill-effects of the poisonous gas.

Bu hastalıkların yaklaşık üçte biri tedavi edilebilir fakat diğerleri ciddi, hatta ölümcül olabilir. - About a third of these diseases can be cured, but the others may be serious, or even fatal.

even
da
even
tamamıyla

Tom'u tamamıyla hatırlıyor musun? - Do you even remember Tom?

Asal sayılar hayata benzerler, onlar tamamıyla mantıklıdır ama bütün zamanınızı bu konuyu düşünerek harcasanız dahi belirli bir kural bulmak imkansızdır. - Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it.

even
{s} temkinli
even
neredeyse

Neredeyse Tom'u hatırlamıyorum. - I barely even remember Tom.

Tom neredeyse her akşam evdedir. - Tom is at home almost every evening.

even
{s} düz, engebesiz
even
dahi

Kiminle buluşmaları gerektiğini dahi bilmiyorlardı. - They didn't even know who they were supposed to meet.

Tom'un neye benzediğini dahi hatırlamıyorum. - I don't even remember what Tom looked like.

even
düzeltmek
even
{s} başabaş
İngilizce - İngilizce
{v} even
to equal, level, balance an account