the measure, regulate, suit, adapt, fit

listen to the pronunciation of the measure, regulate, suit, adapt, fit
İngilizce - Türkçe

the measure, regulate, suit, adapt, fit teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

time
zamanı göre ayarlamak
time
zamanını/hızını kaydetmek
time
{i} tempo
time
(Kanun) önel
time
çarpı

Onu gördüğüm her an kalbim hızlı çarpıyor. - My heart beats fast each time I see her.

Dört çarpı beş yirmidir. - Four times five is twenty.

time
dem

O zaman Japonya'da demiryolları yoktu. - There were no railroads in Japan at that time.

Şimdi iyi geceler demenin zamanıdır. - Now it's time to say good night.

time
süre

Onlar uzun süredir burada yaşıyor. - They have lived here for a long time.

Oda uzun süredir boş. - The room has been empty for a long time.

time
çağ

Uzun süredir ondan ilk kez bir çağrı aldım. - I had a call from her for the first time in a long time.

Eski çağlarda tuz az bulunan ve maliyetli bir metaydı. - Salt was a rare and costly commodity in ancient times.

time
vakit

Yarın bu vakitte ailesiyle konuşuyor olacak. - He will be talking with his family at this time tomorrow.

Facebook'taki arkadaşlarının resimlerine bakmak vakit kaybıdır. - Looking at your Facebook friends' photos is a waste of time.

time
{i} zaman

Zamanın ölçüsü nedir? - What are the measures of time?

Ne zaman geri döneceksin? - What time will you be back?

time
{f} saat tutmak
time
{f} zamanlama yapmak
time
{i} doğum zamanı
time
{f} süre tutmak
time
{i} zaman, vakit: It'll take a long time. Çok zaman ister. It's time for bed. Artık yatma zamanı geldi. Now's exactly the right time! Şimdi tam
time
{f} zamanlama yap
time
{i} vade
time
(isim) zaman, aralık, vakit, çağ, süre, vade, uygun zaman, doğum zamanı, tempo, kere
İngilizce - İngilizce
{n} time
the measure, regulate, suit, adapt, fit