surpassing in number or quantity; more than; as, above a hundred

listen to the pronunciation of surpassing in number or quantity; more than; as, above a hundred
İngilizce - Türkçe

surpassing in number or quantity; more than; as, above a hundred teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

above
yukarıda

Yukarıda verilen örneğe bak. - See the example given above.

Onlar yukarıdaki katta yaşıyor. - They live on the floor above.

above
{s} yukarıdaki

Önemli! Yukarıdaki cümleye çeviri eklemek üzeresiniz. - Important! You are about to add a translation to the sentence above.

Onlar yukarıdaki katta yaşıyor. - They live on the floor above.

above
-e hakim olan
above
önceden anılan
above
tepede
above
-den çok
above
-den üstün
above
anılan
above
altındaki

Bir buzdağının su altındaki parçası su üstündeki parçasından çok daha büyüktür. - The part of an iceberg under the water is much larger than that above the water.

above
üstteki
above
cennette
above
fazla

Fenolftalein, 10.0 ya da daha fazla bir pH'a sahip olan bir baz varlığında parlak mora dönüşecektir ve 8.2 ya da daha az bir pH değerine sahip bir çözeltinin varlığında renksiz kalacaktır. - Phenolphthalein will turn fuchsia in the presence of a base with a pH of or above 10.0 and will remain colorless in the presence of a solution with a pH of or below 8.2.

Bir asırdan fazla bir süre önce, Rusya'daki Tunguska Nehri vadisinin üzerindeki gökyüzünde bir kuyrukluyıldız veya bir göktaşı patladı. Patlamada yüzlerce mildeki milyonlarca ağaç yıkıldı. - More than a century ago, a comet or a meteor exploded in the sky above the Tunguska River valley in Russia. The explosion knocked down millions of trees over hundreds of miles.

above
daha çok

O, onura her şeyden daha çok değer verir. - He values honor above anything else.

above
yukarı

Yukarıda verilen örneğe bak. - See the example given above.

İnsanlar kendi aralarında mücadele ederken melekler yukarıdan izlerler. - Angels watch from above as men fight amongst themselves.

above
önce

Televizyon şiddet gösteriyor, her şeyden önce daha genç insanları etkiler. - Television shows violence, which influences, above all, younger people.

Onlar, her şeyden önce, barış içinde yaşamak istiyor. - They want, above all things, to live in peace.

above
üzerindeki

Patron, yazıhanenin üzerindeki balkonda işçileri gözleyerek gezindi. - The boss strolled around the balcony above the office, observing the workers.

Ben, 300 doların üzerindeki bir kamerayı maddi olarak karşılayamam. - I cannot afford a camera above 300 dollars.

above
the yukarıki, yukarıdaki, (sayfanın) yukarısında bulunan; daha önceki (bölüm/paragraf/satır/sayfa): The above picture depicts the city
above
yukarıda olan
above
(isim) yukarıda olan şey
above
gökteki
İngilizce - İngilizce
above
surpassing in number or quantity; more than; as, above a hundred