sıcaklıklar

listen to the pronunciation of sıcaklıklar
Türkçe - İngilizce
temperatures of
sıcak
hot

It is very hot today. - Bugün hava çok sıcak.

This is hot, not cold. - Bu soğuk değil, sıcak.

sıcaklık
warmth

It was the warmth that I missed the most. - Bu en çok özlediğim sıcaklıktı.

There was a large stove that gave lovely warmth and coziness. - Güzel sıcaklık ve rahatlık veren büyük bir soba vardı.

sıcaklık
temperature

The exact temperature is 22.68 degrees Celsius. - Kesin sıcaklık 22.68 derece Celsiustur.

Man, too, has been given protective devices against extreme temperatures. - İnsana da aşırı sıcaklıklara karşı koruyucu cihazlar verilmektedir.

sıcak
warm

I can remember the warmth of his hands. - Onun ellerinin sıcaklığını hatırlayabiliyorum.

These flowers grow in warm countries. - Bu çiçekler sıcak ülkelerde yetişir.

sıcaklık
heat

This heat is unbearable. - Bu sıcaklık dayanılmaz.

I don't like studying in this heat. - Bu sıcaklıkta çalışmayı sevmiyorum.

Sıcaklık
(Tıp) emaciation
sıcaklık
pyro
sıcaklık
glow
sıcaklık
hotness
sıcaklık
cosiness
sıcaklık
fervidness
sıcaklık
the hottest room in a Turkish bath, caldarium
sıcaklık
fervor
sıcaklık
fervour [Brit.]
sıcaklık
{i} fervour
sıcaklık
fire
sıcak
hotter
sıcak
ardent
sıcak
sultry

It was very sultry that night. - O gece hava çok sıcak ve nemliydi.

sıcak
pleasant
sıcak
cordial
sıcak
heat

Tom says he can't put up with the heat any longer. - Tom sıcaklığa daha fazla katlanamayacağını söylüyor.

Tom passed out from the heat. - Tom sıcaktan bayıldı.

sıcaklık
mugginess
sıcaklık
thermo-
sıcak
warmer

I'll postpone my trip to Scotland until it's warmer. - Havalar daha sıcak oluncaya kadar seyahatimi erteleyeceğim.

It will get warmer soon. - Yakında hava daha sıcak olacak.

sıcak
hot on
sıcak
fervent
sıcak
hot; warm; cordial, friendly; heat; hot place
sıcak
friendly

It was a warm, friendly meeting. - O sıcak, samimi bir toplantı oldu.

Tom is friendly to everyone. - Tom herkese karşı sıcak.

sıcak
thermal
sıcak
hot; warm
sıcak
warm, loving
sıcak
Turkish bath
sıcak
(ocak) quick
sıcak
frowsty
sıcak
frowst
sıcak
austral

It was so hot in Australia yesterday that Tom managed to fry an egg on a shovel. - Dün Avustralya'da hava o kadar sıcaktı ki Tom küreğin üstünde bir yumurta kızartmayı başardı.

sıcak
it's roasting
sıcak
bath

There's nothing like a good hot bath. - İyi ve sıcak bir banyo yapmak gibisi yok.

All Tom wanted was a nice hot bath. - Tom'un bütün istediği güzel sıcak bir banyo idi.

sıcaklık
heat; warmth
sıcaklık
heat, warmth
Türkçe - Türkçe

sıcaklıklar teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

Sıcaklık
(Osmanlı Dönemi) HAMVÎ
Sıcaklık
sühunet
Sıcaklık
(Osmanlı Dönemi) HARARET
Sıcaklık
ısı
Sıcaklık
(Osmanlı Dönemi) GULLET
sıcaklık
Hamamlarda yıkanılan sıcak yer
sıcaklık
Sevgi, içtenlik ve sevimlilik
sıcaklık
Sevgi, içtenlik ve sevimlilik: "Türkçesinde bir tutukluk vardır ama, anlatımındaki sıcaklık bütün aksaklıkları bir anda silip yok eder."- S. Birsel
sıcaklık
Bir araçla veya cihazla ölçülebilen ısı derecesi, suhunet
sıcaklık
mamlarda yıkanılan sıcak yer
sıcaklık
Isı
sıcaklık
Sıcak olan şeyin durumu, etkisi veya sıcak olan şeyin niteliği, hararet
Sıcak
ısıcak
sıcak
Isısı yüksek olan, çok ısınmış: "Kız kardeşim ikindi üzeri bana sıcak, limonlu bir çorba içirdi."- A. Gündüz
sıcak
Yakmayacak derecede ısısı olan, yakmayacak kadar ısı veren, soğuk karşıtı
sıcak
Havadaki yüksek ısı: "Bu sıcakta arada bir şeyler içip yemeden çalışılmıyor."- N. Cumalı
sıcak
Yakmayacak derecede ısısı olan, yakmayacak kadar ısı veren, soğuk karşıtı: "Yorganın altında sıcak göz yaşları dökerek gecelerce beklemişti."- O. Kemal
sıcak
Havadaki yüksek ısı
sıcak
Isısı yüksek olan, çok ısınmış
sıcak
Sıcak yer
sıcak
Dostça olan, sevgi dolu
sıcak
Hamam
sıcak
Sıcak yer: "Burası bir makine dairesi kadar sıcaktı."- Y. K. Karaosmanoğlu