yaşayan

listen to the pronunciation of yaşayan
Турецкий язык - Английский Язык
{s} vital
living

I have a friend living in London. - Londra'da yaşayan bir arkadaşım var.

Tímea is a Hungarian living in Poland. - Tímea, Polonya'da yaşayan bir Macardır.

in the flesh
animate
live

No living thing could live without air. - Yaşayan hiçbir şey havasız yaşayamazdı.

Who lives without folly is not so wise as he thinks. - Çılgınlık yapmadan yaşayan insan düşündüğü kadar akıllı değildir.

alive

The German newspaper Die Welt has called Canada's Prime Minister, Justin Trudeau, the sexiest politician alive. - Alman Die Welt gazetesi, Kanada Başbakanı Justin Trudeau'yu yaşayan en seksi politikacı olarak nitelendirdi.

Carl is the tallest man alive. - Yaşayan en uzun adam Carl'dır.

lived

Tom told me he didn't know anyone who lived on Park Street. - Tom bana Park caddesinde yaşayan hiç kimseyi tanımadığını söyledi.

He despised those who lived on welfare. - Refah içinde yaşayan insanları küçümsedi.

quick
going
living on
inhabiting
living in

Tom has many friends living in Boston. - Tom'un Boston'da yaşayan bir sürü arkadaşları var.

I have a friend living in London. - Londra'da yaşayan bir arkadaşım var.

yaşayan ölü
zombie
yalnız yaşayan
solitary

Aardvarks are solitary animals. - Yerdomuzları yalnız yaşayan hayvanlardır.

yabancı ülkede yaşayan
expatriate
yabancı ülkede yaşayan kimse
expatriate
yalnız yaşayan kimse
loner
yalnız yaşayan kimse
hermit
yalnız yaşayan kız
bachelor girl
bir yıl yaşayan bitki
annual
suda yaşayan
aquatic
ağaçta yaşayan
arboreal
toplumdan uzak yaşayan kimse
recluse
yaşa
{f} live

Mike has a friend who lives in Chicago. - Mike'ın Şikago'da yaşayan bir arkadaşı var.

Nobody lives in this house. - Bu evde hiç kimse yaşamıyor.

yaşa
{f} living

I love living with you. - Sizinle yaşamayı seviyorum.

She is used to living alone. - Yalnız yaşamaya alışkın.

fas'ta yaşayan berberi kabilesi
barber tribe living in Morocco
madagaskar'da yaşayan ötücü bir kuş
passerine birds living in madagascar
sakin, kendi hâlinde yaşayan
residents, who live in their own state of
suda yaşayan hayvanlar
aquatic animals
amerika'da yaşayan latin kökenli kimse
Latino
banliyöde yaşayan kimse
commuter
bekâr ve tek başına yaşayan kız
bach girl
bireysel yaşayan bir mercan
(Jeoloji) calceolid
bohem hayat yaşayan
bohemian
bohem hayat yaşayan kimse
Bohemian
bohem hayat yaşayan yazar
garreteer
dağ göllerinde yaşayan bir tür alabalık
char
evli olmadan birlikte yaşayan
(Argo) shacked
gölde sırıklar üzerindeki evde yaşayan kimse
lake dweller
gölde yaşayan
lacustrine
hayal dünyasında yaşayan kimse
escapist
hızlı yaşayan kimse
swinger
iki yıl yaşayan bitki
biennial
karada ve denizde yaşayan
amphibious
kocasından ayrı yaşayan kadın
grass widow
komünde yaşayan kimse
Communard
kısmen suda yaşayan
(Hayvan Bilim, Zooloji) semiaquatic
londra'nın doğusunda yaşayan kimse
East Ender
manastırda yaşayan
monastic
manastırda yaşayan tarikat üyesi
cenobite
nehirde yaşayan
fluvial
oksijen kullanarak yaşayan
(Askeri) aerobic
ormanda yaşayan
woodland
ormanda yaşayan kimse
woodsman
ormanda yaşayan kimse
woodman
ren nehri'nin batısında yaşayan alman
Rhinelander
sebzelerde yaşayan
vegetarian
suda yaşayan bir tür omurgasız hayvan
polyzoon
suda yaşayan hayvan veya bitki
aquatic
suya asılı yaşayan mikroskobik deniz canlıları
plankton
sömürgede yaşayan kimse
colonist
sınırda yaşayan kimse
frontiersman
tatlısuda yaşayan
freshwater
tavanarasında yaşayan kimse
garreteer
toplu halde yaşayan
gregarious
toplu halde yaşayan
social
topluma uymadan yaşayan
Bohemian
uzaklarda yaşayan
far-flung
yaşa
huzza
yaşa
Hurray!, Hooray!
yaşa
cheers
yaşa
long live

Long live the Tatoeba Project! - Çok yaşa Tatoeba Projesi!

Long live the Soviet Union! - Çok yaşa Sovyetler Birliği!

yaşa
viva
yaşa
whoopee
yaşa
hurray

Hurray! I have found it! - Yaşasın! Ben onu buldum!

yaşa
hooray
yaşa
hurrah
yaşa
know

Tom knows a man who lives in Boston. - Tom Bostonda yaşayan bir adam tanıyor.

We love our mother almost without knowing it, without feeling it, as it is as natural as to live. - Biz neredeyse bilmeden, hissetmeden annemiz severiz, çünkü o yaşamak kadar doğaldır.

yaşa
inhabit

What animals inhabit those islands? - Şu adalarda hangi hayvanlar yaşar?

In this country, most of the inhabitants are Sunni Muslims. - Bu ülkede yaşayanların çoğu Sünni Müslümandır.

yaşa
subsist
yaşayanlar
the living
yerkürede yaşayan kimse
tellurian
yerli kadınla yaşayan beyaz adam
combo
ırmak kenarında yaşayan
riverain
şehir dışındaki lüks sitede yaşayan kimse
exurbanite
Турецкий язык - Турецкий язык

Определение yaşayan в Турецкий язык Турецкий язык словарь

Yaşa
yaşasın
yaşa
Hoşnutluk, sevinç gibi duyguları anlatmak için söylenir
yaşa
Hoşnutluk, sevinç gibi duyguları anlatmak için söylenir: "Ey vatan, ey mübarek vatan, bin yaşa."- T. Fikret
yaşayan
Избранное