varlıkların

listen to the pronunciation of varlıkların
Турецкий язык - Английский Язык
of assets
varlık
{i} entity
varlık
{i} wealth

He looks wealthy, but actually he's not. - O varlıklı görünüyor fakat aslında değil.

He made his son a wealthy man. - O, oğlunu varlıklı bir adam yaptı.

varlık
living creature
varlık
asset

Layla's assets were frozen. - Leyla'nın mal varlıkları donduruldu.

Many people these days are asset-rich but time-poor. - Birçok kişi bugünlerde varlık açısından zengin ama zaman açısından fakir.

varlık
{i} creature

Most creatures in the sea are affected by pollution. - Denizdeki varlıkların çoğu kirlilikten etkilendi.

Why are women such bothersome creatures? - Kadınlar niçin böyle can sıkıcı varlıklardır.

varlık
{i} existence

She lives on another plane of existence. - O, başka bir varlık düzleminde yaşıyor.

varlık
{i} property
varlık
{i} presence

Senin varlığın benim yaşama sevincim - Your presence in my life is a source of joy.

He wrote the article Exobiological Presence in Alpha Centauri. - O Alfa Centauri'deki egzobiyolojik varlık makalesini yazdı.

varlık
{i} possession

Sami left all of his possessions behind. - Sami bütün varlıklarını geride bıraktı.

varlık
existence, presence, being " mevcudiyet; living creature, being; life" " yaşam, hayat; entity; wealth, riches, affluence, opulence; assets
varlık
circumstances
varlık
{i} critter
varlık
{i} circumstance
varlık
riches
varlık
life

Layla's life as a wealthy lady was a mirage. - Varlıklı bir bayan olarak Leyla'nın yaşamı bir seraptı.

varlık
(Ticaret) resource
varlık
affluence
varlık
pelf
varlık
opulence
varlık
real property
varlık
being

Humans are conscious beings. - İnsanlar bilinçli varlıklardır.

Human as a biological being belongs to the animal world. - Biyolojik bir varlık olarak insan hayvan dünyasına aittir.

varlık
subsistence
varlık
{i} means
varlık
the entity
varlık
the being
Varlık
entry
bütün varlıkların tanrı olduğu görüşü
pantheism
varlık
stock
varlık
presence, being present
varlık
existence, being
varlık
possessions

Sami left all of his possessions behind. - Sami bütün varlıklarını geride bıraktı.

varlık
estate
varlık
wealth, riches
varlık
living creature; inanimate, created thing
varlık
havings
varlık
mammon
varlık
criter
varlık
essence
Турецкий язык - Турецкий язык

Определение varlıkların в Турецкий язык Турецкий язык словарь

varlık
Para, mal, mülk, zenginlik: "Devlet, tarih, kültür ve tabiat varlıklarının ve değerlerinin korunmasını sağlar."- Anayasa. Önemli, yararlı, değerli şey. İyi yaşayacak kadar geliri yolunda olma durumu, variyet. Ömür, hayat: "Bütün sevgileri atıp içimden / Varlığımı yalnız ona verdim ben."- A. K. Tecer
varlık
Para, mal, mülk, zenginlik
varlık
Var olma durumu, mevcudiyet
varlık
Var olma durumu, mevcudiyet: "Bir millet, varlığını, her şeyden çok dilinde yaşatır."- O. V. Kanık
varlık
Oluş ve yok oluşun karşıtı olarak, kalıcı olan, gelip geçici olmayan şey
varlık
İyi yaşayacak kadar geliri yolunda olma durumu, variyet
varlık
Var olan her şey
varlık
Oluş ve yok oluşun karşıtı olarak kalıcı olan, gelip geçici olmayan şey
varlık
Önemli, yararlı, değerli şey
varlık
Ömür, hayat
varlık
(Osmanlı Dönemi) mevcudiyet