to be able to do; to have power or influence

listen to the pronunciation of to be able to do; to have power or influence
Английский Язык - Турецкий язык

Определение to be able to do; to have power or influence в Английский Язык Турецкий язык словарь

can
{f} yapabilmek

O, yurtdışında eğitim yapabilmek için çok çalışıyor. - He works hard so that he can study abroad.

can
{f} ebilmek
can
{i} popo

Çok fazla fasulye yedim ve şimdi popom ötmeyi durduramıyor. - I ate too many beans and now my backside cannot stop singing.

can
-ebilmek
can
{i} konserve kutusu
can
konserve yapmak
can
teneke kutu

Teneke kutu içinde altı tane balık var. - There are six fish inside the tin can.

Tom teneke kutuların birini aldı, onu açtı ve bir yudum aldı. - Tom picked up one of the cans, opened it, and took a sip.

can
ebil(mek)
can
argo yüznümara
can
ABD

Ben onun ABD vatandaşlığından vazgeçtiğine inanamıyorum. - I can't believe he renounced his U.S. citizenship.

Büyük Kanyon ABD'deki en popüler yerlerden biridir. - The Grand Canyon is one of the most popular places in the USA.

can
{f} konservelemek
can
{i} argo tuvalet, memişhane, yüznumara
can
(Tekstil) kova

Her kovanda sadece bir kraliçe olabilir. - In each beehive there can only be one queen.

Kovanda sadece tek bir kraliçe olabilir. - There can be only one queen in the hive.

can
{f} kayıt yapmak (ses ya da görüntü)
can
-ebil-, yapmak imkânı olmak: Can you do this work? Bu işi yapabilir misin? I couldn't find my hat. Şapkamı bulamadım
can
{i} argo klozet; hela taşı
can
{f} uzaklaştırmak (okul)
can
{f} kovmak

Tom'u kovmaktan daha iyi bir şey istemiyorum ama bunu yapamıyorum. - I'd like nothing better than to fire Tom, but I can't do that.

Английский Язык - Английский Язык
can
to be able to do; to have power or influence

    Расстановка переносов

    to be a·ble to do; to have po·wer or in·flu·ence

    Произношение

Избранное