the totality of ones possessions

listen to the pronunciation of the totality of ones possessions
Английский Язык - Турецкий язык

Определение the totality of ones possessions в Английский Язык Турецкий язык словарь

all
{i} hepsi

Kılıç çekenlerin hepsi kılıçla ölecek. - All they that take the sword shall perish with the sword.

Hepsi bununla tamamlandı. - All is completed with this.

all
{i} her şey

Aşkta ve savaşta her şey adildir. - All's fair in love and war.

Şu ana kadar yaptığın bütün şey her şeye kusur bulmak, keşke daha yapıcı bir şey söyleyebilsen. - All you ever do is nitpick. I wish you could say something more constructive.

all
bütün

Eğer yarın yağmur yağarsa, bütün gün evde kalacağım. - If it rains tomorrow, I will stay at home all day.

Para bütün kötülüğün köküdür. - Money is the root of all evil.

all
her iki taraf
all
tamamen

Bütün gün boyunca çiftlikte çalıştığı için, o tamamen yorgundu. - Having worked on the farm all day long, he was completely tired out.

Asal sayılar hayata benzer, onlar tamamen mantıksaldır fakat, eğer tüm zamanınızı onun hakkında düşünmek için harcarsanız kurallarının bulunması imkânsızdır. - Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it.

all
her biri

Ben dünyadaki tüm kuşların efendisiyim ve sadece düdüğüme üflemek zorundayım ve her biri bana gelecektir. - I am master of all the birds in the world, and have only to blow my whistle and every one will come to me.

Her biri için bir dizüstü bilgisayar yerine bütün konularım için üç halkalı klasör kullanırım. - I use a three-ring binder for all my subjects instead of a notebook for each one.

all
all fours dört ayak
all
all his life butun ömrünce
all
{s} özbeöz

O özbeöz Amerikalı bir adamla evlenmek istedi. - She wanted to marry an all-American man.

all
{s} her

Bir resim açın ve bir resim düzeni seçin. Bir resim açmak için Aça tıklatın. Programdan çıkmak için Çıkışı tıklatın. Resim Düzeni özelliği herhangi bir düzende göstermenize olanak tanır. - Open an image and select an image layout. Click Open for opening an image. Click Quit for quitting the program. Image Layout feature allows you to view in any layout.

Parlayan her şey altın değildir. - All that glitters is not gold.

all
tümü, tümünü
all
{s} tüm

Bebek tüm gece ağladı. - The baby cried all night.

Buradaki tüm ağaçları kesecek misin? - Are you going to cut down all the trees here?

all
alayı
all
tümü

O, tümüyle cümlelerle ilgilidir. Sözcüklerle değil. - It's all about sentences. Not words.

Sıcak suyun tümünü kullanma. - Don't use all the hot water.

all
büsbütün

Tom büsbütün o kadar kötü olamaz. - Tom can't be all that bad.

all
all night bütün gece
all
diğe

Ben senin yaşındayken, Virgil ve diğerlerinin hepsini ezbere bilirdim. - When I was your age, I knew Virgil and all the others by heart.

Tüm İngilizce sözcüklerin %80'i diğer dillerden gelmiştir. - 80% of all English words come from other languages.

all
{s} bütün, tüm; hepsi: All roses have thorns. Bütün güller dikenlidir. He worked all day. Bütün gün çalıştı
Английский Язык - Английский Язык
all
the totality of ones possessions

    Расстановка переносов

    the to·tal·i·ty of ones possessions

    Турецкое произношение

    dhi tōtälıti ıv wʌnz pızeşınz

    Произношение

    /ᴛʜē tōˈtalətē əv ˈwənz pəˈzesʜənz/ /ðiː toʊˈtælətiː əv ˈwʌnz pəˈzɛʃənz/
Избранное