That red tie doesn't go with your suit. Why don't you wear the green one?
- O kırmızı kravat takım elbisene uymuyor-Niçin yeşil olanını takmıyorsun?
I want a suit made of this material.
- Bu kumaştan yapılmış bir takım elbise istiyorum.
The pioneers overcame a set of obstacles.
- Öncüleri bir takım engellerin üstesinden geldiler.
A totally ordered set is often called a chain.
- Bütünüyle sipariş edilmiş bir takıma çoğunlukla bir zincir denilir.
I am not the captain of the new team.
- Ben yeni takımın kaptanı değilim.
Spain has won the 2010 FIFA World Cup and the national team logo gains the first star.
- İspanya, 2010 FIFA Dünya Kupası'nın galibi oldu ve millî takım logosu ilk yıldızını kazandı.
Mary is on the cheerleading squad.
- Mary amigo takımında.
Tom used to be a member of the bomb squad.
- Tom bomba takımının bir üyesiydi.
I'll need my own tools.
- Kendi takımlarıma ihtiyacım olacak.
Tom opened his toolbox.
- Tom takım kutusunu açtı.
The good team spirit in the work group is valued positively.
- Çalışma grubundaki iyi takım ruhu olumlu olarak değerlendirilir.
Tom was wearing scuba gear.
- Tom dalış takımını giyiyordu.
There's a problem with the plane's landing gear.
- Uçağın iniş takımında bir sorun var.
That tackle box looks a lot like mine.
- O takım çantası benimkine çok benziyor.
This is my tackle box.
- Bu benim takım sandığım.
Where did I put my battery pack?
- Pil takımımı nereye koydum?
A new team was formed in order to take part in the race.
- Yarışa katılmak için yeni bir takım kuruldu.
A totally ordered set is often called a chain.
- Bütünüyle sipariş edilmiş bir takıma çoğunlukla bir zincir denilir.
Tim Howard was the goalkeeper for the United States national team in 2014.
- Tim Howard 2014 yılında Amerika Birleşik Devletleri milli takımının kalecisiydi.
Their team has a strong sense of unity.
- Onların takımının güçlü bir birlik duyusu var.
Tom asked me to bring my own eating utensils.
- Tom kendi sofra takımımı getirmemi istedi.
Please bring your own eating utensils.
- Lütfen kendi yemek takımını getir.
Tom opened his toolbox.
- Tom takım kutusunu açtı.
We have a good team right now.
- Şimdi iyi bir takımımız var.
Hey! This is not the right place. You should contact the actual national coach for information regarding this.
- Hey! Bu doğru yer değil. Sen bununla ilgili bilgi için gerçek milli takım antrenörüyle temas kurmalısın.
Where did you have your new suit made?
- Yeni takım elbiseni nerede yaptırdın?
That red tie doesn't go with your suit. Why don't you wear the green one?
- O kırmızı kravat takım elbisene uymuyor-Niçin yeşil olanını takmıyorsun?
Tom was a great teammate.
- Tom harika bir takım arkadaşıydı.
Tom is a great teammate.
- Tom harika bir takım arkadaşı.
I bought a new suit of clothes.
- Yeni bir takım elbise aldım.
The good team spirit in the work group is valued positively.
- Çalışma grubundaki iyi takım ruhu olumlu olarak değerlendirilir.
The team spirit was unbelievable, we were all in this together.
- Takım ruhu inanılmazdı, hepimiz birlikte bunun içindeydik.
A combination of several mistakes led to the accident.
- Bir takım hataların birleşimi kazaya neden oldu.
Several houses were damaged in the last storm.
- Son fırtınada bir takım evler hasar gördü.
I'll need my own tools.
- Kendi takımlarıma ihtiyacım olacak.
Men usually wear black suits and black ties to funerals.
- Erkekler cenazeler için genellikle siyah takım elbise ve siyah kravat giyerler.
Tom doesn't wear suits.
- Tom takım elbise giymez.
We asked Tom some questions.
- Biz Tom'a bir takım sorular sorduk.
1. Pencerelerin arkasında silme yıldız bir temmuz gecesi, takım taklavatıyla, görkemli bir donanma şenliği gibi kuruluyor.- A. İlhan.
2. İşe giderken takım taklavat dolu valizimizi tramvaya alırlar mı diye korka korka sorduk.- B. R. Eyuboğlu.