Fabrikanın kapatılması şehrin sakinlerine yutmak için zor bir hap oldu.
- The closure of the factory was a tough pill to swallow to the town's residents.
Tom gururunu yutmak ve yardıma ihtiyacı olduğunu itiraf etmek zorunda kaldı.
- Tom had to swallow his pride and admit that he needed help.
Kırlangıç kuşu yazın habercisidir.
- The swallow is a sign of summer.
Gittikçe daha fazla kırlangıç görebiliriz.
- We can see more and more swallows.
Yutarken boğazım ağrıyor.
- My throat hurts when I swallow.
ATM, kredi kartını yuttu.
- The ATM swallowed the credit card.
Gururumu yutmak zorunda kaldım.
- I had to swallow my pride.
Hapları yutmalısın, onları ağzında çiğnememelisin.
- You must swallow pills, not chew them in your mouth.
Eğer bir yudum su içmezsem bu hapları yutamam.
- If I don't drink a swig of water, I can't swallow these tablets.
Kadın servis edilen cin ve limonu bir yudumda mideye indirdi.
- The woman downed the gin and lime that was served in one swallow.
Ne zaman yutkunsam boğazım ağrıyor.
- Whenever I swallow, my throat hurts.
Yutarken boğazım ağrıyor.
- My throat hurts when I swallow.
I swallowed nervously, wondering who was outside the window.
Any extra money will be swallowed up by the mortgage repayments.
I find his excuses a little hard to swallow.