sigortasız

listen to the pronunciation of sigortasız
Турецкий язык - Английский Язык
unassured
uninsured

Too many people are uninsured. - Çok fazla insan sigortasızdır.

Tom told me that he thought Mary was uninsured. - Tom bana Mary'nin sigortasız olduğunu düşündüğünü söyledi.

sigorta
fuse

We must've blown a fuse. - Sigortayı attırmış olmalıyız.

Why don't you mend that fuse? - Niçin o sigortayı tamir etmiyorsun?

sigorta
{i} insurance

Tom and Mary were plotting to kill Tom's father for the life insurance. - Tom ve Marry hayat sigortası için Tom'un babasını öldürmek amacıyla kumpas kuruyorlardı.

Insurance makes us remember that the world we live in isn't completely safe; we might fall ill, face danger or encounter the unexpected. - Sigorta bize içinde yaşadığımız dünyanın tamamen güvenli olmadığını hatırlatıyor; biz hastalanabiliriz ya da beklenmedik şeylerle karşılaşabiliriz.

sigorta
insurance (e.g. life insurance, health insurance)
sigorta
assurance
sigorta
safety fuse
sigorta
(Askeri) braker
sigorta
insurabile
sigorta
insure

Insure your house against fire. - Evinizi yangına karşı sigortalayın.

He insured his house against fire. - O evini yangına karşı sigortaladı.

sigorta
(Ticaret) franchise
sigorta
(Tekstil) circuit breaker
sigorta
cover

I think insurance will cover it. - Sanırım sigorta bunu karşılar.

Tom is no longer covered by his parents' health insurance. - Tom artık ebeveynlerinin sağlık sigortası kapsamında değil.

sigorta
to fuse
sigorta
(Elektrik) fuse
sigorta
insurable
sigorta
fuze
Турецкий язык - Турецкий язык

Определение sigortasız в Турецкий язык Турецкий язык словарь

SiGORTASIZ
Güvence altına alınmamış, sağlama bağlanmamış
SiGORTASIZ
Sigorta edilmemiş
SiGORTASIZ
Sosyal sigorta kapsamına alınmamış işçi
sigorta
(Ahlak Bilimi) güvence
sigorta
Özellikle elektrik devresinde, akım çok güçlü olduğunda eriyerek güvenliği sağlayan, kazayı önleyen nesne veya düzen
sigorta
Bu tür sözleşmeleri yapan şirket. Özellikle elektrik devresinde, akım çok güçlü olduğunda eriyerek güvenliği sağlayan, kazayı önleyen nesne veya düzen: "Bir hatta giden sigorta yanarsa o hattın lambaları soner."- S. F. Abasıyanık
sigorta
Bir şeyin veya bir kimsenin herhangi bir yönden ileride karşılaşabileceği zararı gidermek için, önceden ödenen prim karşılığında bu işle uğraşan kuruluşla yapılan iki taraflı bağlantı sözleşmesi: "İsveç'te çok sağlam bir sigorta sistemi var."- H. Taner
sigorta
Bu tür sözleşmeleri yapan şirket
sigortasız
Избранное