Tom Mary'nin onun nerede olduğunu nasıl her zaman biliyor gibi göründüğünü merak etmeye başladı.
- Tom began to wonder how Mary always seemed to know where he'd been.
Daha çok şeyler hakkında aynı hisleri paylaşıyor gibi göründüğümüzden onunla anlaşmaya vardım.
- I got together with her mainly because we seemed to share the same feelings about things.
Şimdiye kadar, eyleminiz tamamen sebepsiz görünmektedir.
- So far, your action seems completely groundless.
Dan utangaç gibi görünmek istemiyordu.
- Dan didn't want to seem shy.
İnsanlar her zaman başka insanların sorunları ile ilgili konuşmaktan zevk alıyor gibi görünmektedirler.
- People always seem to enjoy talking about other people's problems.
O gençken çok popüler bir aktörmüş gibi görünmektedir.
- He seems to have been a very popular actor when he was young.
Tom bizimle gelmek istiyor gibi görünmüyordu.
- Tom didn't seem to want to come with us.
Tom bizimle gelmek istiyor gibi görünmüyor.
- Tom doesn't seem to want to come with us.
Önerin mantıklı görünüyor.
- Your suggestion seems reasonable.
Senin planın benimkinden daha iyi görünüyor.
- Your plan seems better than mine.
Galiba gelişi güzel okumuş.
- He seemed to read at random.
Galiba karıştırıyoruz.
- We seem to be confused.
En iyisi olarak görünen bu kravatı alacağım.
- I will take this tie, as it seems to be the best.
... But it seemed like a relevant topic given so many of my ...
... That hasn't seemed possible. ...