proof; evidence

listen to the pronunciation of proof; evidence
Английский Язык - Турецкий язык
delil
argument
argüman

Uyuşturucu ile ilgili suçlar konusunda Doyle'nin çalışmasında sunulan argüman bir beyaz kağıt olarak ilk kez yayımlandı. - The argument presented in Doyle's study was first published as a white paper on drug-related crimes.

Onun argümanı mantıklı idi. - His argument was logical.

argument
sav

Bir sebebe zarar vermenin en haince yolu kasten yanlış görüşleri savunmaktan oluşur. - The most perfidious way of harming a cause consists of defending it deliberately with faulty arguments.

Avukat savunmada niçin kaybetti? - Why did the lawyer lose in the argument?

argument
tartışma

Tartışma hızla kontrolden çıktı. - The argument quickly got out of control.

Benim tartışmayı destekleyecek adil bir miktar bilimsel veriyi sıralayacağım - I will marshal a fair amount of scientific data to support my argument.

argument
{i} kanıt

Savaş için bir kanıt sundu. - He presented an argument for the war.

argument
{i} iddia

Bu fikir benim iddiamın temelidir. - This idea is the basis of my argument.

Sigara içmenin zararlı olduğu iddiası kabul edildi. - The argument that smoking is injurious has become accepted.

argument
atışma
argument
hüccet
argument
(Bilgisayar) değişken
argument
yargılama
argument
(Dilbilim) katılan
argument
akıl yürütme
argument
(Dilbilim) öznelik
argument
anlaşmazlık
argument
münakaşa
argument
düşünme
argument
{i} konu

Bu tartışma etkili konuşma sanatından başka bir şey değil. - This argument is pure rhetoric.

Dün gece bu konuda tartıştık. - We had an argument about it last night.

argument
müzakere
argument
bağımsız değişke argüman
Английский Язык - Английский Язык
argument
proof; evidence
Избранное