parlayan

listen to the pronunciation of parlayan
Турецкий язык - Английский Язык
{s} shining

According to the Bible, the Three Kings were guided to Jesus by a shining star. - İncile göre, Üç Kıral parlayan bir yıldız tarafından Hazreti İsa'ya yol gösterildi.

The child talked with his eyes shining. - Çocuk parlayan gözlerle konuştu.

lambent
fiery
sparkling
aglow
ardent
luminescent
luster
shined
bright
ablaze
flashing
the shining
parlayan, parlak
shining bright
parlayan şey
shiner
parla
shone

The stars shone in the sky. - Yıldızlar gökyüzünde parladı.

The stars shone all the time. - Yıldızlar her zaman parladı.

gece parlayan (bulut)
noctilucent
hemen parlayan
short-tempered
pırıl pırıl parlayan
ablaze
parla
{f} shine

Give my shoes a good shine. - Ayakkabılarımı iyice parlat.

She had her shoes shined. - O, ayakkabılarını parlattı.

parla
{f} glisten
parla
{f} blaze
parla
{f} sparkle

Mary's eyes sparkled like diamonds. - Mary'nin gözleri elmas gibi parladı.

Her eyes sparkled like diamonds. - Onun gözleri elmas gibi parladı.

parla
{f} shining

That blue-white shining star is Sirius. - O mavi-beyaz parlayan yıldız Sirius'tur.

We saw the first star shining in the sky. - Biz gökyüzünde parlayan ilk yıldızı gördük.

parla
{f} glistening
alev gibi parlayan
flamboyance
birden parlayan yıldız
nova
parla
flame

The logs flamed brightly. - Kütükler parlak şekilde alev alev yandı.

parla
coruscate
yıldızı parlayan
(Konuşma Dili) in the ascendant
çabuk parlayan kimse
Spitfire
şimşek gibi parlayan
fulgurant
Турецкий язык - Турецкий язык
(Osmanlı Dönemi) ŞARIK
parlayan
Избранное