of a living being, having lived for relatively many years

listen to the pronunciation of of a living being, having lived for relatively many years
Английский Язык - Турецкий язык

Определение of a living being, having lived for relatively many years в Английский Язык Турецкий язык словарь

old
{s} bayat

Bu bayat ekmek bir kaya kadar sert. - This old bread is as hard as a rock.

Bu ekmek ne kadar bayat? - How old is this bread?

old
kartaloş
old
kartaloz
old
önceki
old
pişkin
old
eski

Eski tekerlekleri yenisiyle değiştir. - Replace the old tires with new ones.

Odada eski bir sandalyeden başka bir şey yoktu. - There was nothing but an old chair in the room.

old
yaşında
old
{s} ihtiyar

Tom huysuz yaşlı bir ihtiyar. - Tom is a grouchy old man.

O büyük, ihtiyar meşe ağacının dibinde çimlere uzanıp, gövdesine adlarımızın baş harflerini kazıyacağım. - I'm going to lay you down in the green grass underneath that big old oak tree and then carve our initials into its trunk.

old
{s} deneyimli, tecrübeli
old
yaşlılık

Yaşlılık günlerim için para tasarruf ediyorum. - I'm saving money for my old age.

Bir bebek olarak dört ayak üzerinde emekler, sonra iki bacak üstünde yürümeyi öğrenir, sonunda yaşlılıkta bir değneye ihtiyacı olur. - It crawls on all fours as a baby, then learns to walk on two legs, and finally needs a cane in old age.

old
old age ihtiyarlık
old
{s} harika

On yaşındayken, ne zaman on altı yaşımda olacağımı, hayatımın harika olacağını düşünürdüm. - When I was 10 years old, I thought that when I would be 16, my life would be cool.

Eski güzel günler ne kadar harikaydı. - How wonderful were the good old days.

old
{s} kart

Afet bölgesine gönderilmek üzere hazır eski giysiler ile dolu üç yüz karton kutu vardı. - There were three hundred cardboard boxes filled with old clothes ready to be sent to the disaster area.

Tom oyuncak ayıları, kartpostal ve pulları, eski paraları, taş ve mineralleri, trafik plakaları ve jant kapaklarını yani kısacası hemen hemen her şeyi toplar. - Tom collects teddy bears, postcards and stamps, old coins, stones and minerals, number plates and hubcaps - in short: almost everything.

old
{s} modası geçmiş
old
meleke sahibi
old
dili sevgili
old
{s} yaşlı, ihtiyar
old
the old country göçmenin eski
old
aşınmış
old
(Tıp) İhtiyar, yaşlı
Английский Язык - Английский Язык
old
of a living being, having lived for relatively many years

    Расстановка переносов

    of a li·ving being, ha·ving lived for relatively ma·ny years

    Произношение

Избранное