Tom and Mary demanded better working conditions.
- Tom ve Mary daha iyi çalışma koşulları talep etti.
That politician is well versed in internal and external conditions.
- O politikacı iç ve dış koşullarda deneyimlidir.
He adapted himself to circumstances.
- O, kendini koşullara uydurdu.
Under the circumstances, bankruptcy is inevitable.
- Bu koşullar altında, iflas kaçınılmazdır.
The next step was to negotiate terms of a peace treaty.
- Bir sonraki adım barış anlaşmasının koşullarını görüşmekti.
Terms of use may be changed without notice.
- Kullanım koşulları haber verilmeksizin değiştirilebilir.
I think I've showed considerable constraint under the circumstances.
- Ben bu koşullar altında önemli bir baskı gösterdiğimi düşünüyorum.
When we borrow money, we must agree to the conditions.
- Para borç aldığımızda koşulları kabul etmeliyiz.
You can have the last word with a woman, on the condition that it is yes.
- Evet olması koşuluyla, bir kadına son sözü söyleyebilirsin.
Health is a necessary condition for happiness.
- Sağlık mutluluk için gerekli bir koşuldur.
You can have the last word with a woman, on the condition that it is yes.
- Evet olması koşuluyla, bir kadına son sözü söyleyebilirsin.
Mileage varies with driving conditions.
- Kilometre performansı sürüş koşullarına göre değişir.