karlı

listen to the pronunciation of karlı
Турецкий язык - Английский Язык
snowy

According to the weather forecast, tomorrow will be snowy. - Hava tahmini göre, yarın karlı olacak.

If you whip the steering wheel around like that on a snowy road, the car is going to go into a slide. - Karlı bir yolda direksiyonu o şekilde çevirirsen, kayarsın.

profitable

He looked for a profitable investment for his capital. - Sermayesi için karlı bir yatırım arıyordu.

Tom owns a very profitable company. - Tom çok kârlı bir şirkete sahiptir.

productive
gainful
snowy; snow-clad, covered with snow; snow-capped
snowcapped
covered with snow

Look at the mountains covered with snow. - Karlı kaplı dağlara bak.

snow-covered, snow-clad; snowy
paying
profit bringing
beneficial
profitable, advantageous, fruitful, productive, remunerative, lucrative
juicy
fat
lucrative

Waiting tables in Boston can be lucrative. - Boston'da garsonluk kârlı olabilir.

advantageous
commercial
payable
rewarding
slush
remunerative
a lot of
payeble
fructuous
well
kar
{i} snow

According to the weather forecast, it will snow tomorrow. - Hava tahminlerine göre yarın kar yağacak.

Look at that mountain which is covered with snow. - Karlarla örtülü şu dağa bak.

kâr
profit

He has done this for profit. - O, kar etmek için bunu yaptı.

Robert got a small proportion of the profit. - Robert, karın küçük bir bölümünü aldı..

kârlı iş
Job
karlı bölge
(Tarım) snow-covered
karlı görüntü
picture noise
kârlı alışveriş
good buy
kârlı bir biçimde
lucratively
kârlı çıkmak
(for someone) to come out ahead, make a profit; (for a job) to turn out to be profitable
kâr
{i} catch

My wife is liable to catch a cold. - Karım üşütmeye eğilimli.

My wife catches colds easily. - Karım çok çabuk soğuk kapar.

kâr
benefit

It will be to our mutual benefit to carry out the plan. - Bu planı gerçekleştirmek karşılıklı olarak yararımıza olacaktır.

kar
(Ticaret) income

The government decided to impose a special tax on very high incomes. - Hükümet, çok yüksek gelirlere özel bir vergi uygulamaya karar verdi.

kâr
capital

He advocated State Capitalism over Market Capitalism. - O, Pazar Kapitalizmine karşı Devlet Kapitalizmini savundu.

Podgorica is the capital of Montenegro. - Podgorica, Karadağ'ın başkentidir.

kâr
{i} return

I'll bet Madonna doesn't return to her career for awhile. - Madonna'nın kariyerine bir süre için geri dönmeyeceğine bahse girerim.

In return for helping you with your studies, I'd like to ask a small favor of you. - Çalışmalarınızda size yardım karşılığında, ben sizden küçük bir iyilik rica ediyorum.

kâr
gain

They tried very hard to gain an advantage over one another. - Onlar birbirlerine karşı üstünlük sağlamak için çok uğraştılar.

A small gain is better than a great loss. - Zararın neresinden dönersek kârdır.

kar
(Hukuk) benefit, earnings, profit, benefit
kar
(Bilgisayar) mix

You can't mix oil and water. - Yağ ve suyu karıştıramazsın.

Air is a mixture of various gases. - Hava, çeşitli gazların bir karışımıdır.

kar
(Ticaret) yield

You must not yield to temptation. - Günaha karşı boyun eğmemelisin.

He finally yielded to the request of his wife and bought a house. - O sonunda karısının isteğine boyun eğdi ve bir ev satın aldı.

kar
flake
kar
returns
kar
(Ticaret) margin

This company uses cheap labor to increase its profit margins. - Şirket kâr payını arttırmak için ucuz iş gücü kullanıyor.

This product brought us a large margin. - Bu ürün bize büyük bir kar getirdi.

kar
boot

A group of people started off in snow boots. - Bir grup insan kar botlarıyla yola koyuldular.

Tom's boots sank into the deep snow. - Tom'un botları derin kara battı.

kar
{i} yielding
kâr
take

I went to Nagano to take pictures of the mountains covered with snow. - Karla japlı dağların resimlerini çekmek için Nagano'ya gittim.

AIDS can be stopped only if every person decides to take action against it. - AIDS sadece her birey buna karşı harekete geçmeye karar verirse durdurulabilir.

kâr
takings
kâr
account

I am not accountable to you for my actions. - Yaptıklarımdan size karşı sorumlu değilim.

The game was delayed on account of snow. - Maç kar nedeniyle ertelendi.

- karlı
- Profitable
kar
profit making
kar
a profit
kâr
revenue
kâr
benefit. gain. profit
kâr
avails
aralarında karlı dağlar olmak
to be far apart, be very different
en kârlı şekilde
to the best advantage
kâr
pay dirt
kâr
avail

Tickets are available for $30 per couple or $20 per single reservation. - Biletler çift başına 30 Dolar ya da tek bir rezervasyon için 20 Dolar karşılığı mevcuttur.

The bus service won't be available until the snow has melted. - Kar eriyinceye kadar otobüs servisi mevcut olmayacak.

kâr
gainings
kâr
fruit

My daughter likes summer fruits, such as cherries, watermelons and peaches. - Kızım kiraz, karpuz ve şeftali gibi yaz meyvelerini seviyor.

kâr
melon

Mary likes watermelons more than melons. - Mary karpuzları kavunlardan daha fazla sever.

My sister likes melons and so do I. - Kız kardeşim kavun sever ve ben de.

kâr
profit, gain, takings; benefit
kâr
increment
sulu karlı
slushiness
sürekli karlı
nival
Английский Язык - Английский Язык

Определение karlı в Английский Язык Английский Язык словарь

kar
Kentucky Administrative Regulation
kar
Knowledge and Research
kar
A green mango
kar
(v rt ) to do, to make, to create; to produce; cl 5 (k126)
Турецкий язык - Турецкий язык
Üstünde kar bulunan
Kar yağan
karlı iş
İyi para getiren iş veya çalışma alanı
kâr
(Osmanlı Dönemi) kazanç
KAR
(Osmanlı Dönemi) (C.: Kur-Kirân) Zift, kara boya
KAR
(Osmanlı Dönemi) Deve. Dağ keçisi
KAR
(Osmanlı Dönemi) Küçük tepe
KAR
(Osmanlı Dönemi) Kara büyük ta
KAR
(Osmanlı Dönemi) Ses çıkmasın diye ayağın kenarıyla yürümek
KAR
(Osmanlı Dönemi) Kara taşlı yer
Kar
(Osmanlı Dönemi) DAHK
Kar
(Osmanlı Dönemi) ZALM
KÂR
(Osmanlı Dönemi) f. (Kelimeye bir ek olup, isimleri sıfat yapar) Eden, edici, yapan mânâlarına gelir ve li, lı, cı, ci gibi eklerin de karşılığıdır. İtaat-kâr, hilekâr, isyan-kâr, hamur-kâr, kanaatkâr...gibi
Kâr
(Osmanlı Dönemi) DE'B
kar
Kapıyı çalma
kar
Eskiden Dicle ve Fırat ırmaklarında kullanılan yelkenli bir tekne
kar
Yarar, menfaat, fayda
kar
Doktorun muayene etmek istediği yere parmağıyla vurması
kar
Havada beyaz ve hafif billurlar biçiminde donarak yağan su buharı: "Kıştı, yerler iki karış kar tutmuştu."- T. Buğra
kar
Orhan Pamuk'un bir romanı
kar
Klasik Türk müziğinde sözlü yapıt formu
karlı
Избранное