He suffered from high blood pressure.
- Yüksek kan basıncından rahatsızlık çekiyor.
Tom had his blood pressure taken.
- Tom kan basıncını ölçtürdü.
It's like a vendetta now.
- O, şimdi bir kan davası gibi.
A blood transfusion is necessary.
- A kan nakli gereklidir.
Tom needs a transfusion.
- Tom'un bir kan nakline ihtiyacı var.
You cannot be a blood donor.
- Sen bir kan verici olamazsın.
He has to have his blood pressure taken every day.
- O, her gün kan basıncı ölçtürmek zorundadır.
I donated blood this afternoon.
- Bu öğleden sonra kan bağışladım.
I didn't donate blood.
- Kan bağışında bulunmadım.
I just don't want there to be any bloodshed.
- Sadece herhangi bir kan dökme olmasını istemiyorum.
I didn't expect more bloodshed.
- Daha fazla kan dökmek istemedim.
vampirler kan emer.
Göderce muhtarının kızıyla kan kardeşi olduk, dedi.- N. Cumalı.
This vampire works for a blood bank.
- Bu vampir kan bankası için çalışır.
A blood vessel burst inside his brain.
- Beyninde bir kan damarı patladı.
Show me a capitalist and I'll show you a bloodsucker.
- Bana bir kapitalist göster ve ben sana bir kan emici göstereyim.
A blood clot is good when it occurs on the skin and bad when it occurs within the body.
- Bir kan pıhtısı cilt üzerinde ortaya çıktığında iyidir ve vücut içinde ortaya çıktığında kötüdür.