kârdan

listen to the pronunciation of kârdan
Турецкий язык - Английский Язык
universal joint, cardan
auto., mech. universal joint, universal coupling, universal
adam snowman
mech. Cardan, Cardan Joint
cardan
universal joint
gimbal
kar
{i} snow

According to the weather forecast, it will snow tomorrow. - Hava tahminlerine göre yarın kar yağacak.

Look at that mountain which is covered with snow. - Karlarla örtülü şu dağa bak.

kâr
profit

Let's agree to share in the profits. - Karı paylaşmada anlaşalım.

He has done this for profit. - O, kar etmek için bunu yaptı.

kardan adam
snowman

Who built the snowman? - Kardan adamı kim yaptı.

I heard that footprints of an abominable snowman were found in the Himalayan mountains. - İğrenç bir kardan adamın ayak izlerinin Himalaya dağlarında bulunduğunu duydum.

kardan kapanmış
snowed in
kardan kavraması
cardan joint
kardan kavraması
1. auto., mech. universal joint, universal coupling, universal. 2. mech. Cardan, Cardan joint
kardan kavraması
cardan joint, universal joint
kardan mafsalı
knucklejoint
kardan mafsalı
cardan joint
kardan mahsur kalmak
snow in
kardan mahsur kalmış
snowbound
kardan mili
cardan shaft, drive shaft
kardan mili
1. auto., mech. drive shaft. 2. mech. Cardan shaft
kardan şaftı
cardan shaft
kâr
{i} catch

He ran to catch up to his brother. - Erkek kardeşine yetişmek için koştu.

My wife is liable to catch a cold. - Karım üşütmeye eğilimli.

kâr
benefit

It will be to our mutual benefit to carry out the plan. - Bu planı gerçekleştirmek karşılıklı olarak yararımıza olacaktır.

kar
(Ticaret) income

The government decided to impose a special tax on very high incomes. - Hükümet, çok yüksek gelirlere özel bir vergi uygulamaya karar verdi.

kâr
capital

Most French people are against capital punishment. - Çoğu Fransız, idam cezasına karşıdır.

He advocated State Capitalism over Market Capitalism. - O, Pazar Kapitalizmine karşı Devlet Kapitalizmini savundu.

kâr
{i} return

What does Tom get in return for all the work he's done? - Tom yaptığı bütün iş karşılığında ne alıyor?

When I met Hanako last Sunday, she said she had returned three days before. - Ben geçen Pazar Hanako ile karşılaştığımda, üç gün önce döndüğünü söyledi.

kâr
gain

A small gain is better than a great loss. - Zararın neresinden dönersek kârdır.

Perry decided to gain information from Drake. - Perry Drake'den bilgi almaya karar verdi.

kar
(Hukuk) benefit, earnings, profit, benefit
kar
(Bilgisayar) mix

You cannot mix oil and water. - Yağ ve suyu karıştıramazsın.

Mary mixed the ingredients to make a cake. - Mary bir pasta yapmak için malzemeleri karıştırdı.

kar
(Ticaret) yield

You must not yield to temptation. - Günaha karşı boyun eğmemelisin.

He finally yielded to the request of his wife and bought a house. - O sonunda karısının isteğine boyun eğdi ve bir ev satın aldı.

kar
flake
kar
returns
kar
(Ticaret) margin

This product brought us a large margin. - Bu ürün bize büyük bir kar getirdi.

This company's profit margin is very big. - Bu şirketin kar marjı çok büyük.

kar
boot

I always wear boots when it rains or snows. - Yağmur ya da kar yağdığında her zaman botlarımı giyerim.

Tom kicked the snow off his boots. - Tom karı tekmeleyerek botundan düşürdü.

kar
{i} yielding
kâr
take

I went to Nagano to take pictures of the mountains covered with snow. - Karla japlı dağların resimlerini çekmek için Nagano'ya gittim.

AIDS can be stopped only if every person decides to take action against it. - AIDS sadece her birey buna karşı harekete geçmeye karar verirse durdurulabilir.

kâr
takings
kâr
account

The game was delayed on account of snow. - Maç kar nedeniyle ertelendi.

I am not accountable to you for my actions. - Yaptıklarımdan size karşı sorumlu değilim.

kar
profit making
kar
a profit
kâr
revenue
kâr
benefit. gain. profit
kâr
avails
kâr
pay dirt
kâr
avail

The bus service won't be available until the snow has melted. - Kar eriyinceye kadar otobüs servisi mevcut olmayacak.

This bacteria is resistant to every available antibiotic. - Bu bakteri mevcut tüm antibiyotiklere karşı dirençli.

kâr
gainings
kâr
fruit

My daughter likes summer fruits, such as cherries, watermelons and peaches. - Kızım kiraz, karpuz ve şeftali gibi yaz meyvelerini seviyor.

kâr
melon

Mary likes watermelons more than melons. - Mary karpuzları kavunlardan daha fazla sever.

My sister likes melons and so do I. - Kız kardeşim kavun sever ve ben de.

kâr
profit, gain, takings; benefit
kâr
increment
Английский Язык - Английский Язык

Определение kârdan в Английский Язык Английский Язык словарь

kar
Kentucky Administrative Regulation
kar
Knowledge and Research
kar
A green mango
kar
(v rt ) to do, to make, to create; to produce; cl 5 (k126)
Турецкий язык - Турецкий язык
(Osmanlı Dönemi) f. İşten anlar, iş bilir
Bütün yönlere hareket etme imkanı sağlayan bağlantı
kâr
(Osmanlı Dönemi) kazanç
KAR
(Osmanlı Dönemi) (C.: Kur-Kirân) Zift, kara boya
KAR
(Osmanlı Dönemi) Deve. Dağ keçisi
KAR
(Osmanlı Dönemi) Küçük tepe
KAR
(Osmanlı Dönemi) Kara büyük ta
KAR
(Osmanlı Dönemi) Ses çıkmasın diye ayağın kenarıyla yürümek
KAR
(Osmanlı Dönemi) Kara taşlı yer
Kar
(Osmanlı Dönemi) DAHK
Kar
(Osmanlı Dönemi) ZALM
KÂR
(Osmanlı Dönemi) f. (Kelimeye bir ek olup, isimleri sıfat yapar) Eden, edici, yapan mânâlarına gelir ve li, lı, cı, ci gibi eklerin de karşılığıdır. İtaat-kâr, hilekâr, isyan-kâr, hamur-kâr, kanaatkâr...gibi
Kâr
(Osmanlı Dönemi) DE'B
kar
Kapıyı çalma
kar
Eskiden Dicle ve Fırat ırmaklarında kullanılan yelkenli bir tekne
kar
Yarar, menfaat, fayda
kar
Doktorun muayene etmek istediği yere parmağıyla vurması
kar
Havada beyaz ve hafif billurlar biçiminde donarak yağan su buharı: "Kıştı, yerler iki karış kar tutmuştu."- T. Buğra
kar
Orhan Pamuk'un bir romanı
kar
Klasik Türk müziğinde sözlü yapıt formu