Eyfel Kulesi'nin önünde bir düğün resmi istediler.
- They wanted a wedding picture in front of the Eiffel Tower.
Evimin önünde bir göl var.
- There is a lake in front of my house.
Kim Kardashian Türkiye karşıtı bir kampanya başlattı, bundan dolayı onu asla beğenmiyorum.
- Kim Kardashian started a campaign against Turkey, so I never like her.
Ben bu projeye karşıyım.
- I am against this project.
Uzlaşmak benim kurallarıma aykırıdır.
- It's against my rules to compromise.
O, yasalara aykırıdır.
- This is against the law.
Avrupa para birimleri dolar karşısında zayıfladı.
- European currencies weakened against the dollar.
Yen dolar karşısında yüzde 10 değer kazandı.
- The yen appreciated 10 percent against the dollar.
Televizyonun karşısında daldı.
- She spaced out in front of the TV.
Tom genelde tüm gün bilgisayarının karşısında oturur.
- Tom often sits in front of his computer all day.
Evimin önünde bir göl var.
- There is a lake in front of my house.
Bahçe, evin önündedir.
- The garden is in front of the house.
Nükleer savaşa karşı olmak için kuantum fiziğinde bir doktoraya ihtiyacın yok.
- You don't need a PhD in quantum physics to be against nuclear war.
Tom etmemesi gerektiğini bilmesine rağmen, arabasını yangın musluğunun önüne parketti.
- Tom parked his car in front of a fire hydrant even though he knew he shouldn't.
Tom insanların onun evinin önüne park etmelerini sevmiyor.
- Tom doesn't like it when people park in front of his house.
O, tam önümde oturdu.
- He sat right in front of me.
Önümdeki araba Karam'ın.
- The car that's in front of me is Karam's.
Both parties met in front of the Castle, the torch-bearers numbering nearly one hundred.
Not in front of the children!.
Several people are in front of me in line. The woman next in front of me is older, probably in her fifties.