I pricked my thumb with a needle.
- Baş parmağıma iğne batırdım.
They will begin distributing free syringes and needles to drug users.
- Onlar uyuşturucu kullanıcılarına ücretsiz şırıngalar ve iğneler dağıtmaya başlayacak.
The nurse gave me a shot.
- Hemşire bana bir iğne yaptı.
The doctor gave me a shot.
- Doktor bana iğne yaptı.
Whose sting is more painful: a bee's or a wasp's?
- Kimin iğne batması daha ağrılıdır: Bir arının mı yoksa bir yaban arısının mı?
I prefer taking medicine rather than getting an injection.
- Ben iğne olmak yerine, ilaç almayı tercih ederim.
Tom is scheduled to die by lethal injection tonight.
- Tom'un bu gece öldürücü iğneyle ölmesi planlandı.
She pricked the balloon.
- O balona iğne batırdı.
Ouch! I've pricked myself!
- Ahh! kendime iğne batırdım!
You could've heard a pin drop.
- Bir toplu iğne düşüşünü bile duyabilirdin.
The picture was held on by a pin.
- Resim bir iğne ile tutturuldu.
He doesn't understand sarcasm.
- O, iğnelemeyi anlamaz.
Tom put bait on the hook.
- Tom olta iğnesine yem koydu.
The public bought it hook, line and sinker, didn't they?
- Halk olta iğnesi, olta ve olta kurşunu aldı, değil mi?
You can build a pinhole camera with a shoe box.
- Bir ayakkabı kutusuyla, bir iğne deliği kamerası yapabilirsiniz.
Mary’s cat is so sweet that I really don’t mind him curling up in my lap, but the way he insists on kneading my legs with his claws makes me feel like a pincushion.
- Mary'nin kedisi o kadar tatlı ki onun kucağımda kıvrılıp yatmasını gerçekten umursamıyorum fakat pençeleriyle bacaklarımı ovmakta ısrar etme tarzı bana iğne yastığı gibi hissettiriyor.
Do you know why cactus have needles?
- Kaktüslerin neden iğneleri olduğunu biliyor musunuz?
They will begin distributing free syringes and needles to drug users.
- Onlar uyuşturucu kullanıcılarına ücretsiz şırıngalar ve iğneler dağıtmaya başlayacak.