Sesinde küçümseyen bir ifade vardı.
- There was a scornful note in his voice.
Tom birçok insanın sonradan görme insanları küçümsediğini Bay Ogawa'dan öğrendi.
- Tom learnt from Mr Ogawa that many people have scorn for the nouveau riche.
Küçümseme aptalların yemeğidir.
- Scorn is the food of fools.
Gerçek sanatçılar hiçbir şeyi küçümsemez; onlar kendilerini yargılamak yerine anlamak için zorlarlar.
- True artists scorn nothing; they force themselves to understand instead of judging.
He scorned her romantic advances.