In spite of her deep-rooted dislike, she could not be insensible to the compliment of such a man's affection.
I felt the house shake a little. Didn't you?
- Ben evin biraz sallandığını hissettim, sen hissetmedin mi?
I felt an uncomfortable tightness in my chest.
- Göğsümde tatsız bir daralma hissettim.
Feeling tired after his walk in the country, he took a nap.
- Kırsaldaki yürüyüşünden sonra yorgun hissettiği için şekerleme yaptı.
I'm not feeling too well.
- Ben çok iyi hissetmiyorum.
Sensing danger, he ran away.
- Tehlikeyi hissetti, kaçtı.
People with amputated limbs continue to feel them as if they were still there.
- Kesilmiş uzuvları olan insanlar onları hâlâ orada gibi hissetmeye devam ediyor.
Feeling tired after his walk in the country, he took a nap.
- Kırsaldaki yürüyüşünden sonra yorgun hissettiği için şekerleme yaptı.