Our wedding anniversary is coming soon.
- Evlilik yıl dönümümüz yakında geliyor.
She is coming from England.
- O İngiltere'den geliyor.
Tom is coming to our school tomorrow.
- Tom yarın bizim okula geliyor.
Cathy is coming to see our baby tonight.
- Cathy bu gece bizim bebeği görmek için geliyor.
The exam is coming up next week.
- Sınav gelecek hafta geliyor.
The hardest academic exam of my life is coming up. Fluid Mechanics.
- Hayatımın en zor akademik sınavı geliyor. Akışkanlar mekaniği.
No more than 50 people came.
- 50 kişiden fazla gelen olmadı.
What came first? The egg or the hen?
- Hangisi ilk olarak geldi? Yumurta mı yoksa tavuk mu?
Can you come at nine?
- Dokuzda gelebilir misin?
Did you come by yourself today?
- Bugün tek başına mı geldin?
Susan found out where the puppy had come from.
- Susan köpeğin nereden geldiğini öğrendi.
This smell might come from the oven!
- Bu koku fırından gelebilir!
She is coming from England.
- O İngiltere'den geliyor.
Look out! There's a truck coming!
- Dikkat! Buraya gelen bir kamyon var!
He came bearing a large bunch of flowers.
- O, büyük bir demet çiçek taşıyarak geldi.
There is not past, no future; everything flows in an eternal present.
- Geçmiş ve gelecek yok; her şey sonsuz bir şimdikilikte akıyor.
That sounds good, doesn't it?
- O kulağa hoş geliyor, değil mi?
It seems to me that I heard a noise in the attic.
- Tavan arasında bir gürültü duydum gibi geliyor.
It seems that you are very happy today.
- Bugün çok mutlusun gibi geliyor.
Tom saçına jöle çaldı.
- Tom put gel in his hair.
O, saçına jöle sürer.
- Tom puts gel in his hair.
Pelte limonlu ve portakallı olarak yapılabilen içine taze meyve katıldığında ise tadına doyum olmayan tatlıdır.
Ben jelatin kullanmadan panna cotta yaparım.
- I make panna cotta without using gelatin.