This sure tastes good!
- Gerçekten güzel bir tadı var.
Attendance should be good provided the weather is favorable.
- Hava güzel olması koşuluyla, katılım iyi olmalı.
We had a lovely meal.
- Biz güzel bir yemek yedik.
Whenever we have such lovely rain, I recall the two of us, several years ago.
- Her nezaman böyle güzel bir yağmurumuz olsa, ben yıllar öncesini, ikimizi hatırlıyorum.
It was hard for me to act pleasantly to others.
- Başkalarına güzel bir şekilde davranmak benim için çok zordu.
It was a pleasant day, but there were few people in the park.
- Güzel bir gündü ama parkta çok az kişi vardı.
Nagasaki, where I was born, is a beautiful port city.
- Doğduğum yer olan Nagasaki, güzel bir liman kentidir.
She is very beautiful, and what is more, very wise.
- O çok güzeldir, daha neyse çok akıllıcadır.
My mother bought me a pretty dress this past Sunday.
- Geçtiğimiz Pazar annem bana güzel bir elbise aldı.
Trang is as pretty as Dorenda.
- Trang Dorenda kadar güzeldir.
What a nice surprise!
- Ne güzel bir sürpriz!
The style is nice, but do you have it in a different color?
- Tarz güzel, ama farklı bir renginiz var mı?
His speech contained many fine phrases.
- Konuşması birçok güzel cümle içeriyordu.
The island has a fine harbor.
- Adanın güzel bir limanı var.
Mary is not only beautiful, she's smart, too.
- Mary sadece güzel değil, o akıllı da.
She's smarter than Mary, but not as beautiful.
- O, Mary'den daha akıllı fakat onun kadar güzel değil.
Words cannot express the beauty of the scene.
- Kelimeler manzaranın güzelliğini ifade edemez.
The beauty of the scenery is beyond description.
- Manzaranın güzelliği kelimelerle anlatılamaz.
It is likely to be fine tomorrow.
- Yarın hava muhtemelen güzel olacak.
He had handsome dark eyes with long lashes.
- Onun uzun kirpikli güzel koyu gözleri vardı.
The handsome prince fell in love with a very beautiful princess.
- Yakışıklı prens çok güzel bir prensese aşık oldu.
She played the piano beautifully.
- O, güzelce piyano çaldı.
She writes beautifully.
- O güzel şekilde yazar.
Switzerland is a very beautiful country and well worth visiting.
- İsviçre, çok güzel bir ülkedir ve ziyaret edilmeye değerdir.
Why sentences? …you may ask. Well, because sentences are more interesting.
- Neden cümleler? ... diye sorabilirsiniz. Güzel, çünkü cümleler daha ilgi çekicidir.
The beautiful girl with black hair was in the park.
- Siyah saçlı güzel kız parkta idi.
I advised the shy young man to declare his love for the beautiful girl.
- Ben, utangaç genç adama güzel kıza aşkını ilan etmesini tavsiye ettim.
Tom is dressed very nicely.
- Tom çok güzel giyinmiş.
Tom's creative thinking nicely complemented Mary's organizational talents.
- Tom'un yaratıcı düşüncesi Mary'nin örgütsel yeteneklerini güzelce tamamladı.
One of the nice things about being bald is that you never have a bad hair day.
- Kel olmakla ilgili güzel şeylerden biri, asla kötü bir saçlı bir gününün olmamasıdır.
I can't help but feel like the ending of Breaking Bad was ridiculously rushed, still an amazing show but it could've been better.
- Kendimi Breaking Bad'in sonunun gülünç bir şekilde aceleye getirildiğini düşünmekten alıkoyamıyorum - yine de çok güzel bir dizi ama daha iyi olabilirdi.
Jane is fat and rude, and smokes too much. However, Ken thinks she's lovely and charming. That's why they say love is blind.
- Jane şişman ve kaba ve çok sigara içiyor. Fakat, Ken onun güzel ve çekici olduğunu düşünüyor. Aşkın gözü kördür demelerinin nedeni bu.
The Avenue of the Champs Elysées is very beautiful and very elegant.
- Şanzelize Caddesi çok güzel ve çok şıktır.
Fifth Avenue is an elegant street.
- Beşinci sokak güzel bir sokaktır.
The most beautiful flowers have the sharpest thorns.
- En güzel çiçeklerin en keskin dikenleri vardır.
The most beautiful victory is to defeat one's heart.
- En güzel zafer, birinin kalbini kazanmaktır.
The real definition of science is that it's the study of the beauty of the world.
- Bilimin gerçek tanımı, dünyanın güzelliğini araştırmaktır.
He wants to meet that good-looking girl.
- Güzel bir kızla tanışmak istiyor.
Mary is a very good-looking woman.
- Mary çok güzel bir kadın.
She has beautiful rosy cheeks.
- Onun güzel al yanakları var.
Ice skating can be graceful and beautiful.
- Buz pateni zarif ve güzel olabilir.
She is beautiful, and what is more, very graceful.
- O güzel ve ayrıca çok zarif.
She was the fairest in the whole land.
- O bütün ülkenin en güzeliydi.
The sky promises fair weather.
- Gökyüzü güzel hava vaadediyor.
My grandfather goes for a walk on fine days.
- Dedem güzel günlerde yürüyüşe gider.
I have bought an adorable doll for my granddaughter.
- Torunum için çok güzel bir bebek satın aldım.
Mary is stunningly beautiful.
- Mary şaşırtıcı bir şekilde güzel.
She is stunningly good-looking.
- O şaşırtıcı bir şekilde güzeldir.
Mary isn't as beautiful as her sister, but she's still quite attractive.
- Mary kız kardeşi kadar güzel değil fakat hâlâ oldukça çekici.
She is very pretty, I mean, she is attractive and beautiful.
- O çok sevimlidir, yani, çekici ve güzeldir.
You're prettier than her.
- Sen ondan daha güzelsin.
You're definitely prettier than Mary.
- Kesinlikle Mary'den daha güzelsin.
This woman is very good looking.
- Bu kadın çok güzel görünüyor.
What did you think of Tom? He's got a nice voice. Just a nice voice? Well, his face is nothing special, right? Really! I think he's pretty good looking.
- Tom hakkında ne düşünüyorsun? Onun güzel bir sesi var. Sadece güzel bir ses mi? Pekala, onun yüzü özel bir şey değil, değil mi? Gerçekten mi! Sanırım o oldukça yakışıklı.
Mary looked like Belle from the Beauty and the Beast.
- Mary Güzel ve Çirkin'den Belle'ye benziyordu.
Because you're a sweet and lovely girl.
- Çünkü sen tatlı ve güzel bir kızsın.
The cheesecake tasted too sweet.
- Peynirli kekin tadı çok güzeldi.
It is possible to launder language to make it more appealing and uplifting.
- Onu daha güzel ve çekici yapmak için dili aklamak mümkündür.
Attendance should be good provided the weather is favorable.
- Hava güzel olması koşuluyla, katılım iyi olmalı.