Americans have lost their confidence in Toyota.
- Amerikalılar Toyota'ya olan güvenini kaybettiler.
When we are praised, we gain confidence.
- Övüldüğümüz zaman güven kazanırız.
Lawyers and auto mechanics are the people I trust the least.
- Avukatlar ve oto tamircileri en az güvendiğim insanlardır.
Would you like to become a trusted user?
- Güvenilir bir kullanıcı olmak istiyor musunuz?
People lost faith in banks.
- İnsanlar bankalara güvenini kaybettiler.
Translation is like a woman. If it is beautiful, it is not faithful. If it is faithful, it is most certainly not beautiful.
- Çeviri bir kadın gibidir. Güzelse güvenilir değildir. Güvenilirse kesinlikle güzel değildir.
They tried to swim to safety.
- Onlar güvenle yüzmeye çalıştı.
Tom is concerned about Mary's safety.
- Tom Mary'nin güvenliği hakkında endişeli.
Her tears gave more credence to the story.
- Onun gözyaşları hikayeye daha güven verdi.
Self confidence is the key to success.
- Kendine güven başarının anahtarıdır.
You lacked confidence in yourself.
- Kendine güven eksikliğin var.
Don't worry. You can count on me.
- Merak etme. Bana güvenebilirsin.
You can count on him.
- Ona güvenebilirsiniz.
I can assure you of his reliability.
- Onun güvenirliği konusunda sizi temin ederim.
In other words, reliability is impossible unless there is a natural warmth.
- Diğer bir deyişle, doğal bir sıcaklık olmadığı sürece, güvenilirlik mümkün değildir.
That's not very reassuring.
- O çok güven verici değil.
That was very reassuring.
- O çok güven vericiydi.
That's not very reassuring.
- O çok güven verici değil.
The first paragraph is reassuring.
- İlk paragraf güven vericidir.
Tom deserves a bit of credit.
- Tom biraz güveni hak ediyor.
Tom obviously deserves credit.
- Tom açıkçası güveni hak ediyor.
His courage impressed me enough for me to trust him.
- Onun cesareti ona güvenmem için beni yeterince etkiledi.
Because I admired his courage, I trusted him.
- Onun cesaretine hayran olduğum için, ona güvendim.
I always hear assurances about economic recovery, but I still haven't seen it.
- Ben her zaman ekonomik iyileşme hakkında güvence duyuyorum, ama ben hâlâ onu görmedim.
I've been given assurances.
- Bana güvenceler verildi.
Self confidence is the key to success.
- Kendine güven başarının anahtarıdır.
Tom's self-confidence was shattered after his boss dressed him down in front of his workmates.
- Tom'un öz güveni, patronu iş arkadaşlarının yanında kendisini haşlayınca kırıldı.
We don't lack self-confidence.
- Öz güven eksikliğimiz yok.