göreve

listen to the pronunciation of göreve
Турецкий язык - Английский Язык
task to
görev
job

What are his official job duties? - Onun resmî iş görevleri nelerdir?

My job is dull and boring. - Benim görevim donuk ve sıkıcı.

görev
task

The trainee could hardly bear the burden of the task. - Stajyer, görevin yüküne dayanamadı.

He needed more time to complete the task. - Görevi tamamlamak için daha fazla zamana ihtiyacı vardı.

görev
duty

The traditional way of learning a language may satisfy at most one's sense of duty, but it can hardly serve as a source of joy. Nor will it likely be successful. - Bir dil öğrenmenin geleneksel yolu olsa olsa birinin görev duygusunu tatmin edebilir ama o bir sevinç kaynağı olarak hizmet edemez. Ayrıca muhtemelen başarılı olmayacaktır.

Each person has a duty to do. - Her insanın yapacak bir görevi vardır.

görev
assignment

I was out of town on an assignment. - Ben bir görev için kasaba dışındaydım.

The assignment was too much for me. - Görev benim için çok fazlaydı.

görev
work

Tom worked as a gas station attendant. - Tom bir benzin istasyonu görevlisi olarak çalıştı.

She is at work right now. - O, şu anda görevdedir.

göreve başlama
inauguration
göreve almak
to appoint
göreve atanmak
(Hukuk) to be nominated, to be appointed
göreve atanmış kimse
office bearer
göreve dönüş
(Askeri) returned to duty
göreve gelme
accession
göreve getirmek
to induct
göreve getirmek
second
göreve iade
remitter
göreve seçme
assignation
göreve seçmek
assign
göreve yönelik eğitim
(Askeri) mission related training
göreve yönelik koruyucu durum
(Askeri) mission-oriented protective posture
göreve çağırmak
call out
göreve özel veri dizisi
(Askeri) mission specific data set
görev
mission

Tom was in favor of aborting the mission. - Tom görevin durdurulmasından yanaydı.

He accomplished his mission. - O görevini yerine getirdi.

görev
{i} function

We can't function like this. - Böyle görev yapamayız.

resmen göreve başlatma
induction
görev
office

The police officer on duty sensed an elderly man coming up behind him. - Görevli memur arkasından yaşlı bir adamın geldiğini hissetti.

John Adams took office in 1797. - John Adams, 1797 yılında göreve başladı.

görev
competence
görev
employ

While employed at the bank, he taught economics at college. - Bankada görevlendirildiğinde ,kolejde ekonomi öğretti.

Linda was employed as a flight attendant. - Linda uçuş görevlisi olarak işe alındı.

görev
obligation
görev
post

He resigned his post on account of illness. - O, hastalık nedeniyle görevinden istifa etti.

It will take her at least two years to be qualified for that post. - Onun bu görev için nitelikli olması en az iki yılını alacak.

görev
capacity
görev
vocation
görev
berth
görev
official duty
görev
labour
görev
(Havacılık) subtask
görev
trust

The Board of Trustees voted to divest the organization's overseas holdings. - Mütevelli Yönetim kurulu yurt dışı holdingleri görevden almak için oy kullandı.

görev
engagement
görev
(Ticaret) ministry
görev
(Dilbilim) tasks

Tom has a great talent for the assignment of tasks. - Tom'un görev dağılımı için büyük bir yeteneği var.

For certain tasks, my computer can be very useful. - Belli görevler için bilgisayarım çok yararlı olabilir.

görev
part

I plan on doing my part. - Görevimi yapmayı planlıyorum.

I try to do my part to help the community. - Topluma yardımcı olmak için görevimi yapmaya çalışıyorum.

görev
service

Sami finished his two years of military service. - Sami iki yıllık askerlik görevini bitirdi.

I had my military service in Ankara. - Askerlik görevimi Ankara'da yaptım.

görev
commission

He has received a commission as a naval officer. - O bir deniz subayı olarak bir görev aldı.

A friend of mine commissioned a well-known artist to paint a portrait of his wife. - Arkadaşlarımdan biri iyi-tanınmış bir sanatçıyı onun karısının portresini yapması için görevlendirdi.

görev
onus
görev
position

A big title does not necessarily mean a high position. - Büyük bir unvan mutlaka yüksek bir görev anlamına gelmez.

I am sure you will take an active role in your new position. - Ben, yeni görevinde aktif bir rol alacağından eminim.

görev
place

You must put up with your new post for the present. I'll find you a better place one of these days. - Şu an için yeni görevinize katlanmalısın. Sana bugünlerden birinde daha iyi bir yer bulacağım.

görev
appointment
dini göreve atamak
frock
görev
workings
görev
law jurisdiction
görev
duty, task, assignment, charge; appointment; mission, service, commission; function
görev
situation
görev
devoir
görev
stint
görev
(Hukuk) office, task
görev
official work, office
görev
incumbency
görev
job, employment, function
görev
business

My elder brother got a position in a big business. - Ağabeyim büyük bir ticari kuruluşta görev yapıyor.

görev
employment
görev
billet
görev
charge

Who put you in charge? - Seni kim görevlendirdi?

The boss put me in charge. - Patron beni görevlendirdi.

görev
piece of work
görev
physiol., gram., (Matematik) function
izinsiz göreve gelmemek
(Askeri) absent without leave
kuvvet intikal özellikleri; göreve tam hazır
(Askeri) force movement characteristics; full mission-capable
resmen göreve almak
induct
tam olarak göreve hazır
(Askeri) fully mission capable
tekrar göreve almak
recommission
törenle göreve getirmek
inaugurate
özel göreve getirme
secondment
özel göreve verme
detail
özel göreve vermek
detail
Турецкий язык - Турецкий язык

Определение göreve в Турецкий язык Турецкий язык словарь

görev
Resmî iş, vazife
Görev
vazife
Görev
fonksiyon
görev
Bir nesne veya bir kimsenin yaptığı iş; iş görme yetisi, fonksiyon
görev
Bir organ veya hücrenin yaptığı iş
görev
Bir nesne veya bir kimsenin yaptığı iş. İş görme yetisi, fonksiyon
görev
Bir cümlede bir dil biriminin öbür birimlerle ilişkisi aracılığıyla yerine getirdiği iş
görev
Bir değerin başka değerlerle olan ilişkisi
görev
Resmî iş, vazife: "Cavit Bey, görevi ona verdiği gün, Abdi Bey çok sevinmişti."- A. İlhan
göreve
Избранное