Bir dereceye kadar, biz hepimiz ondan muzdaribiz.
- We all suffer from it to some degree.
Tarihi değiştiremeyiz ama ondan öğrenebiliriz.
- We can't change history, but we can learn from it.
Kitabı ondan ödünç aldı.
- She borrowed the book from him.
Ondan henüz haberim yok.
- I have had no news from him yet.
Tom, John'un ondan ödünç para almaya çalışacağı konusunda Mary'yi uyardı.
- Tom warned Mary that John would try to borrow money from her.
O bir hile ile parayı ondan aldı.
- He got the money from her by a trick.
Bundan ne gibi sonuçlar çıkarılabilir?
- What conclusions can be drawn from this?
Onun bisikleti bundan farklıdır.
- His bicycle is different from this one.
Senden bu kadar iyi bir hediye beklememiştim.
- I didn't expect such a nice present from you.
Senden küçük bir yardıma ihtiyacım var.
- I need a little help from you.