farklılıklar

listen to the pronunciation of farklılıklar
Турецкий язык - Английский Язык
(Hukuk) diversity
variances
differences

Striking differences existed between the two boys. - İki oğlan arasında dikkat çekici farklılıklar vardı.

People need to be aware of their differences, but also embrace their commonness. - İnsanların farklılıklarının farkında olması gerekir, ama aynı zamanda onları yaygınlığını da kucaklamalılar.

fark
difference

In theory, there is no difference between theory and practice. But, in practice, there is. - Teoride, teori ve pratik arasında hiçbir fark yoktur. Fakat pratikte, var.

There are some differences between British English and American English. - İngiliz İngilizcesi ve Amerikan İngilizcesi arasında bazı farklar vardır.

farklılık
discrepancy
fark
distinctness
fark
distinction

It is important for English learners to remember the distinction between 'fun' and 'funny'. - İngilizce öğrenenlerin 'eğlence ve 'eğlenceli' arasındaki farkı hatırlamaları önemlidir.

fark
{i} gap

There is a generation gap between them. - Onlar arasında kuşak farkı var.

The age gap between them is rather large. - Aralarındaki yaş farkı oldukça fazla.

farklılık
{i} excursion
Farklılık
peculiarity
fark
odd

Tom noticed something was odd. - Tom bir şeyin tuhaf olduğunu fark etti.

Tom is well aware of the odds. - Tom ihtimallerin farkındadır.

farklılık
(Biyoloji) difference

People need to be aware of their differences, but also embrace their commonness. - İnsanların farklılıklarının farkında olması gerekir, ama aynı zamanda onları yaygınlığını da kucaklamalılar.

Is there any difference between your idea and hers? - Senin düşüncenle onunki arasında bir farklılık var mı?

farklılık
(Bilgisayar) differences

There are significant differences between those two countries. - Bu iki ülke arasında önemli farklılıklar var.

Tom and I have our differences. - Tom'un ve benim farklılıklarımız var.

bireysel farklılıklar
individual differences
fark
matter

It wouldn't matter to me. - Benim için fark etmez.

Even if it is true, it matters little. - Doğru olsa bile çok az fark eder.

fark
(Gıda) gradient
fark
(Ticaret) spread

The cancer had spread to several organs. - Kanser farklı organlara yayıldı.

fark
(Bilgisayar) variance
fark
divergence
fark
divaricate
fark
undertaking
farklılık
distinctness
farklılık
divergence
farklılık
distinction
farklılık
otherness
farklılık
variation
farklılık
(Ticaret) differential
fark
majority
fark
disparity
fark
contrast
fark
diversity

Diversity is what gives us strength. - Bize güç veren şey farklılıktır.

fark
discrepancy
fark
divergency
fark
dissimilitude
farklılık
disparity
farklılık
contrast
farklılık
diversity

Diversity is what gives us strength. - Bize güç veren şey farklılıktır.

farklılık
disparateness
farklılık
diverseness
fark
in difference
fark
to notice

Tom didn't seem to notice. - Tom farkına varmış gibi görünmüyordu.

Tom didn't seem to notice any problems. - Tom herhangi bir sorun olduğunu fark etmiş gibi görünmüyordu.

farklılık
to differ
biyolojik farklılıklar
biological differences
bölgesel farklılıklar
(Hukuk) regional discrepancies, regional disparities
fark
contradistinction
fark
odds

Tom is well aware of the odds. - Tom ihtimallerin farkındadır.

fark
difference, disparity; distinction; discrepancy; contrast
fark
variation
fark
differentiation
fark
cachet
fark
disproportion
fark
division
farklılık
difference, being different
farklılık
(Hukuk) diversification
farklılık
difference; diversity; variation; divergence; discrepancy; distinction
farklılık
dissimilarity
farklılık
variety
farklılık
inequality
mevcut sosyal ve bölgesel farklılıklar
(Hukuk) present social and regional disparities
Английский Язык - Английский Язык

Определение farklılıklar в Английский Язык Английский Язык словарь

fark
Fuck, as interjection of surprise, etc
fark
To subject a website to a high volume such that the server stops responding. See slashdot effect
Турецкий язык - Турецкий язык

Определение farklılıklar в Турецкий язык Турецкий язык словарь

FARK
(Osmanlı Dönemi) Başın tepesi, baştaki saçın ikiye ayrıldığı yer
FARK
(Osmanlı Dönemi) Ayrılık, başkalık. Ayırma, ayrılma, seçilme
fark
Bir kimse veya nesnenin bir başkasıyla karıştırılmamasını sağlayan ayrılık; benzer şeyleri birbirinden ayıran özellik, başkalık, ayrım
fark
Ayrım
fark
Bir kimse veya nesnenin bir başkasıyla karıştırılmamasını sağlayan ayrılık, benzer şeyleri birbirinden ayıran özellik, başkalık, ayrım: "Aralarında sekiz, on yaş fark bulunmasına rağmen, iki akran gibiydiler."- R. N. Güntekin
fark
Çıkarma işleminin sonucu
farklılık
Farklı olma durumu, ayrımlılık, başkalık: "Evvelkilerle bu son görüşümüz arasındaki farklılıkları ölçüyorum."- Y. K. Beyatlı
farklılık
Doğal, toplumsal ve bilince dayanan her olay ve olguyu bütün ötekilerden ayıran özellik
farklılık
Farklı olma durumu, ayrımlılık, başkalık
farklılıklar
Избранное