Herkesin, hiçbir fark gözetilmeksizin, eşit iş karşılığında eşit ücrete hakkı vardır.
- Everyone, without any discrimination, has the right to equal pay for equal work.
Herkesin menfaatlerinin korunması için sendikalar kurmaya ve bunlara katılmaya hakkı vardır.
- Everyone has the right to form and to join trade unions for the protection of his interests.
Başka herkes bekledi.
- Everyone else waited.
Başka herkes fikrini söyleyinceye kadar Tom bir şey söylememeye karar verdi.
- Tom decided to say nothing until everyone else had given their opinions.
Kılıç çekenlerin hepsi kılıçla ölecek.
- All they that take the sword shall perish with the sword.
Onların hepsi lezzetliydi!
- All of it was delicious!
Yapmanız gereken her şey bu evrakı imzalamaktır.
- All you have to do is sign this paper.
Şu ana kadar yaptığın bütün şey her şeye kusur bulmak, keşke daha yapıcı bir şey söyleyebilsen.
- All you ever do is nitpick. I wish you could say something more constructive.
Ana ve çocuk özel ihtimam ve yardım görmek hakkını haizdir. Bütün çocuklar, evlilik içinde veya dışında doğsunlar, aynı sosyal korunmadan faydalanırlar.
- Motherhood and childhood are entitled to special care and assistance. All children, whether born in or out of wedlock, shall enjoy the same social protection.
Eğer yarın yağmur yağarsa, bütün gün evde kalacağım.
- If it rains tomorrow, I will stay at home all day.
Haber tamamen Rusya'nın çöküşü hakkında idi.
- The news was all about the collapse of the Soviet Union.
Bütün gün boyunca çiftlikte çalıştığı için, o tamamen yorgundu.
- Having worked on the farm all day long, he was completely tired out.
Her biri için bir dizüstü bilgisayar yerine bütün konularım için üç halkalı klasör kullanırım.
- I use a three-ring binder for all my subjects instead of a notebook for each one.
Ben dünyadaki tüm kuşların efendisiyim ve sadece düdüğüme üflemek zorundayım ve her biri bana gelecektir.
- I am master of all the birds in the world, and have only to blow my whistle and every one will come to me.
O özbeöz Amerikalı bir adamla evlenmek istedi.
- She wanted to marry an all-American man.
Bir resim açın ve bir resim düzeni seçin. Bir resim açmak için Aça tıklatın. Programdan çıkmak için Çıkışı tıklatın. Resim Düzeni özelliği herhangi bir düzende göstermenize olanak tanır.
- Open an image and select an image layout. Click Open for opening an image. Click Quit for quitting the program. Image Layout feature allows you to view in any layout.
Orada herhangi bir şey görebiliyor musun?
- Can you see anything at all there?
Buradaki tüm ağaçları kesecek misin?
- Are you going to cut down all the trees here?
Ben uyandığımda, diğer tüm yolcular inmişti.
- When I woke up, all other passengers had gotten off.
Üzgünüm, mantıların tümü bitti.
- I'm sorry, we're all out of manti.
O, tümüyle cümlelerle ilgilidir. Sözcüklerle değil.
- It's all about sentences. Not words.
Tom büsbütün o kadar kötü olamaz.
- Tom can't be all that bad.
Ben senin yaşındayken, Virgil ve diğerlerinin hepsini ezbere bilirdim.
- When I was your age, I knew Virgil and all the others by heart.
Diğer tüm diller Uygurca'dan daha kolaydır.
- All the other languages are easier than Uighur.
All men are fallible.
- Everyone makes mistakes.
His family members are all tall.
- Everyone in his family is tall.
... But we're also giving everyone a 30 day free trial. ...
... HUGO BARRA: Good morning, everyone. ...