eğit

listen to the pronunciation of eğit
Турецкий язык - Английский Язык
{f} educated

He was educated at Oxford. - O, Oxford Üniversitesi'nde eğitim gördü.

Mr. Ito is a highly educated man. - Bay Ito oldukça eğitimli bir insan.

{f} trained

I trained the dog to do tricks. - Oyun yapması için köpeği eğittim.

He was trained as a lawyer. - O bir avukat olarak eğitildi.

{f} training

I am training hard so that I may win the race. - Ben, yarışı kazanabilirim diye sıkı eğitim yapıyorum.

I think you should stick to your training schedule. - Sanırım eğitim planına bağlı kalmalısın.

educate

In the last analysis, methods don't educate children; people do. - Son analizlerde, metotlar çocukları eğitmezler; insanlar eğitir.

Ford was poorly educated. - Ford kötü eğitim gördü.

{f} train

I am training hard so that I may win the race. - Ben, yarışı kazanabilirim diye sıkı eğitim yapıyorum.

If he had trained himself harder at that time, he would be healthier now. - O zaman kendini daha iyi eğitmiş olsaydı, o şimdi daha sağlıklı olacaktı.

{f} schooling

Fadil paid for Layla's schooling. - Fadıl, Leyla'nın eğitimi için ödeme yaptı.

The mandatory character of schooling is rarely analyzed in the multitude of works dedicated to the study of the various ways to develop within children the desire to learn. - Eğitimin zorunlu karakteri çocukların içinde öğrenme arzusu geliştirmek için çeşitli şekillerde çalışmaya adanmış işlerin çokluğunda nadiren analiz edilir.

reeducate